çivit

Evet saçma sapan bir çağrışımla daha karşınızdayım. Biliyorum ki saçmalamamı oldukça özlediniz 😀 Öncelikle yukarıdaki fotoğraftan başlamak istiyorum. Fotoğraftaki, görmüş olduğunuz gibi BİGBANG’in ası GD’den başkası değil. Benim bu kareden haberdar olmam, yabancı bir forum sitesinden tanıştığım Koreli bir arkadaşım aracılığıyla oldu. Fotoğrafın GD tarafından paylaşıldığı zamanı tam olarak kestiremiyorum, ama zannerdersem İnstagram’da paylaştı ve ardından kaldırdı. İnstagram kullanan çok büyük bir kitle olduğunu biliyorum, ancak henüz İnstagram hesabı açmış değilim. Ama bu demek değil ki, ben GD’nin İnstagram hesabında ne olup bitiyor haberdar olmayacağım. Kim beni GD’den ayırabilir ki? Her mecrada peşindeyim 😀 Ben İnstagram kullanmıyorum tamam, peki nasıl haberdar olabiliyorum? Bu sorunu çözen YG United Facebook sayfası. YG United adındaki bu sayfayı beğendiğinizde, YG bünyesindeki tüm sanatçıların hareketlerinden haberdar ediliyorsunuz, YG ailesindeki en ufak, en gereksiz değişim bile sayfada paylaşılıyor. Aynı zamanda YG sanatçıları ve çaylaklarının sosyal medyadaki hareketleri de doğrudan linklerle beraber paylaşılıyor. Dara, Bom, CL.. T.O.P, Seungri, Daesung, Taeyang, GD.. AKMU, LeeHi, PSY.. TABLO, SE7EN.. WİNNER ve Epik High’tan bahsetmiyorum bile. Bunca harika sanatçıyı, harika işler yapan insanı ayrı ayrı takip etmek çok zor ve efor isteyen bir şey bence. Papa YG de bizleri düşünüp bu sistemi geliştirmiş. Kendisine teşekkür ediyoruz buradan, komapta Ahjusshi 😀 YG United Facebook Sayfasına göz atmak isteyenler tık tık..

tu taa

Bu arada unutmadan ekleyelim YG sadece idol ve sanatçı yetiştirmiyor. BOF’tan, Blood’dan tanıdığımız Goo Hye Sun; Secret Garden’dan, Oueen İn Hyun’s Man’den tanıdığımız Yoo İn Na da YG’nin yetiştirdiği başarılı oyunculardan. Aynı zamanda benim hastası olduğum bir yapımcı var ki sormayın. Teddy Park’a, Teddy Park’ın tarzına bayılıyorum ya. Aslında çoğunuz onu tanımıyorsunuz. Ancak YG’nin işlemesi için Teddy şart 😀 Neredeyse tüm şarkıların altında Teddy imzası var, hem söz hem beste yapıyor. Onun stüdyoya girdiğini de biliyoruz. Özellikle BİGBANG’in son albümü MADE serisindeki şarkılarıyla bir kez daha gönlümü fethetti.  Maalesef kendisini Han Ye Seul’a kaptırmış bulunuyoruz, hepimize geçmiş olsun. Gelin bir sarılalım 😀 Bu arada söylemezsem çatlarım. Ye Seul’ün Teddy’ye yaptığı jestleri gerçekten seviyorum. Ya kadın baya baya aşık olmuş Teddy’e 😀 Hatta gelin size favorilerimi sıralayayım, siz de anlayın ne demek istediğimi 😀 ( Ahh Yeda ahh!! Yine konuya giremedin yine karıştırdın ortalığı!! Güya GD’yle ilgili yazıyordun 😀 )


capture-20150628-163405

1) Bu Elbiseyi İstiyorum Teddy!!
Ye Seul İnstagram’da paylaştığı bu fotoğrafla benim sempatimi daha da bi kazanmıştı. Zaten senelerdir dramalarıyla sevmiştim onu. Özellikle Myung Wol The Spy zamanında az biraz da kıskanıyordum sanki 😀 Sonuçta partneri Eric’ti ya Yeda kıskanmasın da ne yapsın? 😀 Aslında YeSeul&Teddy ikilisi ilişkişkilerini 2013’de onayladı ve o günden beri onları destekliyorum. Ye Seul paylaşımında, beğendiği elbisenin fotoğrafını yüklemiş ‘İstiyorum’ yazmış ve Teddy’i de hashtaglemişti. Bence ünlü bir çift için cesur adımlar bunlar. Farkettiyseniz elbisenin esprisi yakasındaki minik ayıcıklar. Yani küçük ‘Teddy Bear’lar. Teddy’nin bir erkek olarak gururu okşanmıştır eminim. Çok tatlı ve oldukça aegyo kokan bir paylaşım değil mi? 😀

Goong8

Hatırlayanlarınız var mı bilmiyorum. Bu Teddy Bear kavramını ilk Goong’ta fark etmiştim ben. Ya da bilinen adıyla Düşlerimin Prensi’nde. Hani bölüm sonlarında, son sahnedeki pozisyona göre yerleştirilmiş, küçük, oyuncak ayıcıklar çıkıyordu. Çok tatlı olduklarını düşünüp o zamanlar araştırmıştım. Ardından da onlara ‘Teddy Bear’ dendiğini öğrenmiştim. Hatta Teddy Bear Museum adında, oyuncak ayıcıklarla dolu bir müze de olduğunu öğrenmiştim. Gördüğünüz gibi araştırmacı kişiliğimin temelleri taaa 2006 yılına dayanıyor 😀 Bu arada Goong’u izlemeyenler varsa tık tık..


capture-20150628-163303

capture-20150628-163215

2) 19 Mart’ta Aşk Kokan Paylaşımlar

Bu iki fotoğraf benim gerçekten çok hoşuma gitmişti. Benim kaliteli fotoğraf anlayışım şu; resimlenen an büyülüyse fotoğraf kalitelidir. Ve bu fotoğraf da karanlık ve değersiz dursa da bence çok kaliteli. Sevgi ve aşk bazen iki elimizle yüzümüzü kapatmamıza sebep olabiliyor, utanmak aşkın bir göstergesi. ‘Utanmak da aşkın bir göstergesi’ mi? Vallahi bazen ağzımdan çıkanlara ben bile şaşırıyorum. Sanırsın aşkta ustalaşmış bir kızım laflara bak 😀  Neyse Ye Seul’ün not düştüğü sözler ne kadar anlamlı.
‘Seni gördüğümde aşık hissediyorum / Ve sen güldün, çünkü bunu biliyordun’ ‘Biz birlikteydik.. Ben dinlenmeyi unuttum.. ‘Aigoo!! Romantizme bak ya 😀 Ben seviyorum bu ikiliyi ya, Teddy’i bir tek Ye Seul’le düşünebiliyorum. Hem bu 2 fotoğrafları kim çektiyse lütfen ortamdan ayrılsın, gençleri yalnız bıraksın bir 😀


capture-20150628-162927

3) Teddy Bear’la Alışveriş Keyfii 😀

Bu son paylaşımdan yaklaşık 1 ay sonra, Ye Seul yeni bir paylaşımla daha dikkatimi çekmişti. Teddy ve Ye Seul beraber olduğu ikinci fotoğraftı bu. Çok beğenmiştim o zamanlar. ( O zamanlar dediğine bakmayın hala beğeniyor 😀 ) Ye Seul’ün yüzündeki kocaman ifadeye bakarsak oldukça mutlular. Kocaman sırıtık suratlı bu Teddy Bear’ın da bizim Teddy olduğu belli zaten. Ye Seul neden böyle bir gizem ögesi oluşturmuş bilemiyorum. Ama bence noomu noomu kiyowoo 😀 Zaten Koreli erkekler tatlı kızları çok seviyorlar. Ama üzülmeyin bence biz de çok tatlıyız 😀


capture-20150628-163056

4) Teddy’lere Özel Bir İlgim Var 😀

Bu fotoğraf da Teddy’e ithafen paylaşılmış. Ye Seul Teddy’lerin her türüne aşık. Teddy bulduğunda sarılıyor, kucağına yatıyor 😀 Teddy’nin Ye Seul’ü her geçen gün daha da sevmesine şaşmamalı. Gerçekten çok dinamik bir ilişkileri var 😀 Bir gün geliyomuş bizim Teddy, Teddy Bear’ları kıskanıyormuş. Olur mu olur valla 😀


5) ‘Nae Namja Chinguu..’yla Başlayan, Öpücüklü İlanı Aşk

En iyisini sona sakladım tabi ki. SBS Drama Awards’te gerçekleşmiş bir olay bu. Aslında Kore eğlence sektöründe nadir gerçekleşen bir olay desek yalan olmaz. ‘Birth of a Beauty’i izleyenleriniz vardır herhalde. Joo Sang Wook ve Han Ye Seul’ün başrolü olduğu 21 bölümlük bir k-drama. Çok da güzel bir dramadır, hatta olaydan konuştuktan sonra, dramanın konusundan da kısaca bahsederiz. ( ‘Kısaca’ bahsedemedi 😀 ) Ye Seul 2014 yılı SBS Drama Awards’te Birth of a Beauty ile 3 önemli ödül aldı. Gerçekten oldukça başarılı bir iş çıkarmışlardı, dramanın yayınlandığı kanal olan SBS de bu başarıya katkısından ötürü onu ödüllendirdi. Bu ödüller ‘Excellence Award, Actress in a Drama Special’, ‘TOP 10’ ve Sang Wook’la beraber aldığı ‘Best Couple’ ödülleriydi. Aldığı ödülden sonra kürsüde olağan konuşmasını tamamladı. Ve peşinden olaylaar olaylaar 😀 Videoda söyledikleri -Korece’den anladığım kadarıyla- şöyle;

‘..Ve son olarak, çok sevdiğim.. Benim erkek arkadaşım.. Teddy’e.. ( Hehehe 😀 ) Onu çok seviyorum.. Bunu gerçekten söylemek istiyorum. Seni gerçekten çok seviyorum. Ve ‘biz’ gelecek yıl birbirimizi daha çok sevelim. Muckk.. ( 😀 )’

Yaa ben seni yerim ya 😀 Nasıl aşkını haykırdın öyle? 😀 Sanki Fuse Tea’nin son yayınladığı ‘Kız İsteyen Gurme’ reklamı gibi değil mi? 😀 Sanki birazdan ekranda ‘Bu rahatlık nereden geliyor?’ diye büyük puntolarla bir yazı çıkacak, peşinden de Ye Seul’ün biraz önce Fuse Tea içtiğini göreceğiz 😀 Hahah bu arada Fuse Tea’nin tüm reklamlarını çok seviyorum ya sizce de harika değiller mi? Bilmeyenler Fransız kalmasın tık tık..

işşş

Ye Seul’ün dramadaki partneri olan Sang Wook’a birazcık üzüldüm aslında. Ki ben Sang Wook’un hatırı sayılır bir fanıyım. Yani Ye Seul’ün değil Sang Wook’un tarafındanım 😀 O yüzden hassasım biraz. Yani birazdan En İyi Çift Ödülü alacaklar ama partneri sevgilisine ilanı aşk ediyor. Canım benim birazcık mahcup olmuştur bence. Burada gerçek bir ilişki yoktu, ödül alan kurgusal bir ilişkiydi ama, yine de ben böyle hissettim. Sonuçta onlar da insaan 😀 Zaten videoda yüz ifadesini görüyorsunuz. Sırıtmaya, gülmeye başlıyor ama sanki şaşkınlığı daha ağır basmış ve çaktırmamaya çalışıyor gibi. Bir de Türkiye’de Sang Wook’un evli olduğuna dair yalan yanlış pek çok haber dönüyor. Bu kesinlikle doğru değil yeri gelmişken düzeltmiş olalım. Yazıyı hazırlarken oldukça ilginç bir şey fark ettim; Google’a ‘Teddy Park’ yazdığınızda görseller için önerilen ‘Joo Sang Wook Eşi’ arama terimi 😀 Ye Seul önemli bir kız gerçekten, baksanıza nelere kadir 😀 Neyse, bu arada Sang Wook’un, şu an 10’dan fazla bölümü hali hazırda çevrilmiş, 20 bölüm sürmesi planlanan bir draması var. İsmi ‘Masked Prosecutor’, ben izliyorum şu an gayet güzel ilerliyor ancak biraz sıradan bir konusu var. Yine de spoiler vermeyeceğim, drama bitsin konuşuruz, iyice çekiştiririz. Diziyi izlemek isteyenler tık tık..

Ye Seul’ün Teddy’e aşık olduğunu gayet açık bir şekilde kanıtlarıyla görmüş olduk. Mutluluklarının daim olmasını diliyorum -üzülerek- 😀 Ama söylemeden de geçemeyeceğim; Teddy Oppa sen de bir şeyler yapsan artık yani. Kızın yapmadığı kalmadı. Ama eminim Teddy de jestler yapıyordur. Sonuçta o bir müzik insanı, romantik olmaması beklenemez. Ama göz önünde olmayı sevmiyor sanırsam. Bu huyunu değiştirmen lazım Oppa. Sen böyle yaparsan biz ne konuşacağız? 😀

birthofbeauty1-00220

Gelelim Birth of a Beauty’ye yani ‘Güzelliğin Doğuşu’na. Sa GeumRan, oldukça kilolu, bakımsız ve Kore standartlarında karşılığı ‘çirkin’ olan evli bir kadındır. Evlendikten bir gün sonra kocası Amerika’ya çalışmaya gider. Zaten kocası Lee GangJoon’un onunla evlenmesi tamamen çıkar ilişkisine dayalıdır. Kocasının yurtdışında okuması GeumRan sayesinde olmuştur. GangJoon cevap vermemesine rağmen hergün süslenip videolu mesajlar gönderir, çocuk sahibi olabilmek için doktorlara gider. GangJoon’un anne babası, ablası ve kız kardeşi tüm gün GeumRan’ın eline bakıyordur. Üstelik GangJoon’un bir de hasta büyükannesi vardır. Anlayacağınız GeumRan parası yüzünden evlenilen, çirkin ve bakıcı olarak görülen bir gelindir. Ev içinde çamaşır, bulaşık, yemek bunların hepsiyle tek başına ilgileniyordur. Hasta büyük anneyle tüm sevgisiyle yine o ilgileniyordur. GangJoon’un ailesinin türlü hareketlerini gülümseyerek karşılar.

Ama ‘hizmetçi’ statüsünden çıkıp, ‘kadın’ statüsüne girmeyi de çok ister. Bunun için ‘Change’ isimli bir tv programına başvurur. Bu programın amacı birtakım estetik müdahalerde bulunarak, fiziğinden memnun olmayan bayanların güzel hissetmesini sağlamaktır. GeumRan programa katılır, ancak ilerleyen aşamalarda ailesi tarafından farkedilmekten korkar ve geri çekilir. Bir gün o çok sevdiği eşinin kendisini aldattığından şüphelenir. GangJoon’u takip eder ve şüphelerinde haklı olduğunu anlar. GangJoon ondan boşanmak istediğini söyler. GeumRan yıllardır yaşadıklarından sonra başına gelenlerle afallar ve boşanmayı kabul etmediğini söyleyerek bulundukları kafeyi terk eder. GangJoon’un sevgilisinin adı Gyo ChaeYeon’dır. O, kocan beni seviyor ayak altında dolaşma diyebilecek kadar küçülebilen bir kadındır. Güzel ve alımlı olmasının yanında sinsi ve içten pazarlıklı bir kadındır.

GeumRan arabasına biner ve hızla kafeden uzaklaşır. GangJoon da ardından arabayla takip eder. Hava yağmurludur ve sağanak oldukça şiddetlidir. ChaeYeon’un onu takip ettiğinden habersiz olan GangJoon, ilerde pişman olacağı bir adım atar. Farlarını yakar ve ters istikametten GeumRan’ın arabasının üzerine sürmeye başlar. GeumRan farların parlak ışığından yolu göremez ve uçurumdan aşağıya yuvarlanır. GangJoon onun öldüğünü düşünür ve orayı terk eder. GeumRan’ın tüm mal varlığını kendi üstüne geçirir. GangJoon kimsenin onun bir cinayet işlediğini bilmediğini düşünür ama ChaeYeon olan biteni görmüştür. Üstelik ChaeYeon’un arabasının kara kutusunda tüm olanların kamera kaydı mevcuttur. GeumRan sanılanın aksine ölmemiştir, yaşıyordur. Uçuruma tutunarak hayatta kalmıştır. Arabası okyanus sularında batmıştır ve yetkililer onun öldüğünü ancak cesedine ulaşılmasının mümkün olmadığını söyler. GeumRan’ın öldüğünün açıklanması üzerine sadece bir kişi üzülür, o da GeumRan’ın dul olan annesidir. Hem kızını kaybetmiştir, hem de eşinden kızına kalan tüm mal varlığı GangJoon’a geçmiştir. GeumRan kendi cenazesine şahit olur. Annesini görüp yanına gitmek istese de, eşi ve eşinin ailesinden intikam almak arzusu ağır basmaktadır. En ilginciyse GeumRan kazanın nasıl gerçekleştiğini hatırlamıyordur. Onu öldürmeye çalışanın eşi olduğundan habersiz, intikam almaya karar verir.

Change programının estetisyeni Gyo JiHoon’dur. Ve JiHoon, ChaeYeon’un abisinden başkası değildir. Hikayenin bu kısmında Sang Wook’un canlandırdığı Han TaeHee karakteri devreye giriyor. ChaeYeon ve JiHoon babalarını kaybetmelerinin ardından TaeHee tarafından finanse edilmiş ve bakılmıştır. TaeHee bir başına, kapalı kapılar ardında yaşamasına rağmen aslında zengin bir cheaboldür. Anne ve babası, o küçükken bir yangında hayatını kaybetmiştir. TaeHee yangından kurtularak kendini yola atmış ve ChaeYeon’un babası tarafından kurtarılmıştır. Yaşadığı bu travma sonrasında ‘Kırık Kalp Sendromu’ adı verilen, psikolojik bir hastalığa yakalanmıştır. Ailesi hayattayken beraber yaşadığı büyük annesini yıllar geçmesine rağmen görmemiştir. Büyük annesi torununun yaşadığını düşünüp onu her yerde aramıştır. TaeHee’nin babası bir başka kadından çocuk sahibi olmuş ve bu kadın bir erkek çocuğu dünyaya getirmiştir. Bu çocuğun adı Han MinHyuk’tur. MinHyuk’un annesi oğlunun geleceğini garantiye almak için bir yangın planlamış ve TaeHee’nin ailesini yok etmeye çalışmıştır. Ailenin tüm varislerinin ortadan kalkmasıyla da büyük annenin yanına gitmiş ve oğlunu kabul ettirmiştir. Aradan geçen yıllarla MinHyuk şirketin CEO pozisyonuna gelmiştir. MinHyuk ve annesinin amacı büyük anneyi devre dışı bırakıp, şirketi ele geçirmektir.

GeumRan intikam planını ölmüş bir kadın olarak gerçekleştiremeyeceğini düşünür ve Change programını arayarak güç bela estetisyenin adresini alır. Programın formatı gereği yarışmacılar doktorla yüz yüze görüştürülmüyordur, yani GeumRan doktorunun kim olduğundan habersizdir. JiHoon evde değildir ve TaeHee kapıyı açar. GeumRan kan ter içindedir ve olanları TaeHee’ye anlatır. Aslında TaeHee’nin de ikinci bir kadına ihtiyacı vardır. Çünkü çocukluğunu beraber geçirdiği kız kardeşi olarak görmek istemediği ChaeYeon’a platonik olarak aşıktır. Yeni baştan bir kadın yaratma fikri ona cazip gelir ve bir anlaşma yaparlar. TaeHee kendi zevklerine göre herşeyi planlayacak, GeumRan da onun ev işleriyle ilgilenecektir. TaeHee bu süreçte GeumRan’a ‘Ahjumma’ diye seslenmeye başlar. GeumRan ameliyata girer ve yeni bir kadın olarak tekrar doğar. Ancak ameliyatı yapanın TaeHee olduğunu, onun bir estetisyen olduğunu sanıyordur.

capture-20150707-113724

GeumRan’ın intikam planı başlar ve GeumRan artık ölmüş, Sara doğmuştur. GeumRan Sara adıyla JiHoon’un karşısına çıkar. Aradan zaman geçmesiyle, Sara ve TaeHee sevdikleri insanların beraber olduklarını öğrenirler. Bunun üzerine intikam planını ikisi sürdürmeye karar verir. Ancak işler hem komik hem romantik ilerlemeye başlar. TaeHee kalçalarından, göğüslerine, dudaklarından göz kapaklarına herşeyini kendi seçtiği bir kadından uzak duramaz ve aşkın tomurcukları filizlenir. Bu arada GangJoon ve ChaeYeon çoktan evlenmiştir. Her ne kadar önüne geçmeye çalışsalar da bu evliliği önleyemezler. Tek aşık olmaya başlayan bizimkiler değildir, TaeHee’nin üvey abisi ve şirketin CEO’su MinHyuk ve GangJoon da Sara’dan hoşlanmaya başlar. TaeHee’nin varisi olduğu şirketin CEO’su MinHyuk, Müdürü GangJoon ve şirketin spikerlerinden biri de ChaeYeon’dur. Yemek üzerine çalışan bu şirkette yeni bir yarışma yapılır ve Sara aşçı kimliğiyle bu yarışmaya katılır. Hem güzel hem marifetli olan Sara herkesin yeni gözdesi olur. Şimdi herkes birbirine olması gerekenden çok daha yakındır ve işler istenildiği gibi ilerlemeyecektir. ChaeYeon müdür olduğu için evlendiği GangJoon’dan ayrılıp şirketin varisi olduğunu öğrendiği TaeHee’yle beraber olmak ister.

GangJoon yaşadığını öğrendiği GeumRan’ı elinde tutmaya ve işlemeye çalıştığı cinayetin üstünü örtmeye çalışır. Bu sırada Sara ve TaeHee çoktan birbirlerine aşık olmuş, evlenme hayalleri kuruyordur. Ortada bir ölüm yoksa, GeumRan ve GangJoon boşanmış da sayılmazlar. Acaba büyük anne yıllar sonra bulduğu torununun Sara’yla beraber olmasına izin verecek midir? Yoksa ChaeYeon’un ona anlattığı yalan yanlış şeylere mi inanacaktır? Peki MinHyuk, TaeHee’ye karşı kazanmayı başarabilecek mi? Hem şirketi hem Sara’yı alması mümkün olacak mı? Peki ya annesinin komplosuyla TaeHee’nin ailesinin öldüğü ortaya çıkacak mı? Ortaya çıkarılmaya çalışılan suçlar, saklanmaya çalışılan kimlikler, tüm engelleri aşıp sevgiyi arayan iki insan, şirket için koltuk mücadeleleri, karmakarışık aşk üçgenleri, ailelerin karıştığı dram yüklü sahneler ve daha fazlası.. Aksiyonun, romantizmin, komedinin ve dramın bir arada bulunduğu Birth of a Beauty sıradan bir çirkin-güzel hikayesi değil. İzlerken sıkılmayacağınız güzel ve başarılı bir yapım. Dahasını hayal gücünüze bırakıyorum ve izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. İzlemek isteyenler..


karpuz

Şimdi sıra geldi asıl konumuza, yani GD’ye. Sonunda olaya girebildiğim için mutluyum vallahi. Arkadaşlar yazının başında gördüğünüz fotoğraf gibi bu fotoğraf da GD tarafından İnstagram aracılığıyla paylaşılmış bir fotoğraftı. Bu iki fotoğrafın ortak özelliğiyse, her ikisinde de ‘karpuz çiğiti’nin kullanılmış olması. GD’nin karpuz çiğitiyle nasıl bir derdi ya da çiğite nasıl bir sempatisi varsa, sık sık yeni pozlar aramış. Nasıl da üretken bir adam ya, baksanıza çirkin suratıyla verdiği pozlara 😀

Bu fotoğrafı gördüğümde gözüm bir yerden ısırıyor dedim. Sanki daha önce bu konuda düşünmüş gibi hissettim. Biraz kafa yorunca da nereden hatırladığımı buldum. Super Daddy Yeol dramasından aklımda kalmıştı bu sahne. Super Daddy Yeol’da aynı karpuz çiğidi sahnesi vardı. Bu yazının nereye gittiğini merak ediyorsanız haftaya Part 2’yi okumayı unutmayın. ( Yaşasın kötülük 😀 ) Haftaya Coco Channel ve GD’nin uyumu ve işbirliği, Super Daddy Yeol’ün bendeki etkisi ve daha fazlası yazımda..

kapakk

Taeyang, gerçek adıyla Dong Young Bae. Kendileri bendeniz gibi Mayıs ayı doğumlu hahah 😀 ( Biz buna kısaca züğürt sevinci diyoruz 😀 ) Öyle çok gülmeyin tanıdıkça bu sevincime hak vereceksiniz 😉 18 Mayıs 1988, Güney Kore doğumlu. 1.70 boyunda ve 56 kilo. Kan grubu AB. Birçok alanda faaliyet göstermiştir. Şarkıcı, dansçı, model, besteci, prodüktör ve yapımcıdır 😀 Vuuu!! Yazarken yoruldum resmen 😀

taekwon v-horz

Aslında ilk sahne adı Young Bae Taekwon‘muş 😀 Sonra biraz garip kaçtığını anlamış olacak. Taeyang ismini kullanmaya karar vermiş. Taekwon ne demek derseniz hemen açıklayayım. Taekwon V, Kore’de oldukça popüler bir transformers robotunun ismidir. Pek çok ünlü, çocukluğunda Taekwon V’nin çizgi filmleriyle büyümüş ve onu dünyanın kurtarıcısı olarak görmüştür. Aslında kulağa komik gelse de hoş bir enstantane gerçekten 😀 Büyüyorsun, koskoca bir sanatçı oluyorsun ve çocukluğunun kahramanını onurlandırmak için, onun ismini kullanıyorsun. Ne kadar masumca bir hareket 😀 Kore varyetelerini takip edenler de iyi bilirler, Taekwon V, şimdinin Spiderman’iniyle yarışacak bir üne sahip.

sol-horz

Bu arada Japonya’da sahne adı olarak ‘SOL’u kullanmayı tercih ediyor. Her birimize belki ilkokulda, lisede arkadaşlarımız ya da aile ortamında anne babamız, haylaz kuzenlerimiz tarafından lakaplar takılmıştır. ( Gereksiz yere uzattım aslında ama hala, dayı diye devam ediyordum resmen 😀 ) Bu durum Young Bae için de geçerli onun da pek çok lakabı var. En sık kullanılan lakapları ise şöyle; Soft Charisma, Hedgehog ( Kirpi anlamına geliyor ), African American ve Solar. Taeyang’ın 2. mini albümünün adı da Solar’dır ve bu lakabı albümün yayınlanmasından hemen sonra almıştır. 

body vs 2-horz

Oppamızın da öyle bir vücudu var ki, Taekwon V alt etmiş 😀 Ah o six packler, ah o kaslı kollar.. Devam edemeyeceğim siz anlayın gerisini 😀 Kendisi en iyi vücutlu idoller sıralamasında, 2PM Taecyon‘un ekürisi. İkisini de bu kadar harika oldukları için tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum 😀

agi taeyang-horz

İlk çıkışını 12 yaşındayken yapmış, bir filmde rol almıştır. Yine aynı dönemde, YG Entertainment’in sanatçılarından JinuSean‘ın A-Yo şarkısının klibinde, Sean’ın çocukluğunu oynamak için elemelere katılmış ve kazanmıştır. Klip çekimleri sırasında YG’nin dikkatini çekmiş, YG’de stajyerliğe başlamıştır.

Stajerliğe başladığı zaman, G-Dragon’la aynıdır. Gelecekte ünlerinin dünyayı sallayacağından habersiz olan bu iki isim 6 sene boyunca birlikte eğitim görürler. Bu eğitim süresince ‘GDYB’,  yani ‘G-Dragon & Young Bae’ adı altında defalarca sahneye çıkmışlardır. Ancak bunların hiçbir resmi bir debut değildir. Resmi debutlarını 2006 yılında T.O.P, Seungri ve Daesung‘un gruba katılmasıyla oluşturulan BİGBANG Grubuyla yaparlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

BİGBANG demişken 😀  Uzun uzun anlatmaya başlasam bu yazı bitmez valla 😀 O nedenle her üyeyle ilgili aklıma gelen, gerekli veya gereksiz ilk ve tek şeyi yazacağım 😀 İlginç yöntemlerle karşınıza çıkmaya devam ediyorumm 😀


1) T.O.P

Allah’ım sana geliyorum 😀 T.O.P aşağı T.O.P yukarı diye dalga geçerken, T.O.P aşığı diye dalga geçilen bir kız oldum. İronik bir durum olsa da ben kendimdeki değişimden çok memnunum 😀

top

T.O.P’ın hayatı aslında tam bir başarı öyküsü içeriyor. Kendisi iri yarı, koskocaman suratlı, insanlar tarafından yargılanan bir gençti. Ama insanlara yanıldıklarını göstermek için gece gündüz demeden çalıştı ve önce fiziğini ve sağlığını geri kazandı, daha sonra da kendine ‘ne yapmak istiyorum’ diye sordu. Cevabı ararken YG’nin de desteğiyle rapper olarak çıkışını yaptı. Gruptaki konumu ana rapçi.

Belki birçoğunuz bundan haberdar değilken Doom Dada klibiyle ilgili yazımı okudunuz. “Eee yakışıklı çocuk bu ne yapsa izlenir. Çalışıp, çabalamadan bu yere ulaşmıştır. Zaten Kore’de rap yapamayan mı var?” vs vs.. Belki de bu tarz, ön yargıdan ibaret şeyler aklınızdan geçmiştir. Ama asla öyle değil. Özellikle BİGBANG’i takip edenlere söylemek istiyorum; BİGBANG dünya üzerinde görüp görebileceğiniz ‘en yerini bilen’ gruptur. Özellikle Loser ve Bae Bae ikilisine bakın, sizce ikisinin duo olması tesadüf mü? ‘loser’ yani ‘kaybeden’. Adamlar şarkılarında bile kaybeden olduklarını, asla kazanan taraf olamayacaklarını söylüyor. Klip içindeki mesaj ‘Sin will find you’ yani ‘Günah seni bulacak’. Demek istiyorlar ki ben kötü olmasam da, günah beni buluyor, bulacak ve ben hiçbir zaman iyi olmadım, olamayacağım. Bae Bae’de ters mantıkla kendilerini mutlu ilan edip, içlerindeki kaosu bize anlatıyorlar. Şarkıların çoğunda rapler T.O.P’a, sözler GD’ye ait. Onlar tüm şarkılarında; kaybedişlerinden ve bizim zannettiğimiz gibi kazançlarla bezenmiş, toz pembe hayatları olmadığından bahsediyorlar. BİGBANG’i özel yapan da bu ya zaten. Yapmacık gülümsemeler yok, etrafta kasıntıdan ibaret suratlarla dolaşmak yok.


2) G-Dragon

gdragon_taeyang_young-horz

Kimse onun gerçek adının ‘Kwon Ji Yong’ olduğuna inanamıyor. Çünkü kendisi tam bir ‘G-Dragon’ 😀 Biliyorum çok anlamsız buldunuz ama nasıl tarif ederim bilemedim. Kafalarımıza kazınmış öyle bir ‘GD İmajı’ var ki. ‘Kwon Ji Yong’ neymiş ya diyoruz. Özellikle YG’nin şirketi içi çekimlerinde ya da çaylak stajyerlerin debut öncesi tanıtımlarında falan grubun birbirlerine hitap şekillerini duyunca, bir garipsiyorum ister istemez. ‘buanın goya çigıımm’ diye bağırmaya falan başlıyorum genelde 😀 Neredeyse bilgisayarın içine girip ‘onun adı G Dragon!’ diyeceğim ama adamlar 2006’dan beri bepu’lar. Yukarıda gördüğünüz resimden anladığınız gibi onlar çocukluklarından bu yana beraberler. YG bünyesindeki en iyi ikili dersek abartmış olmayız aslında. Yani ben ne yapabilirim ki? Hadi bilgisayar ekranına girdim, sorarım size Yeda ne yapabilir? 😀 Ateş olsam cürmüm kadar yer yakarım 😀

( Bugün niyeyse farklı bir havadayım arkadaşlar. Bu yazıyı yaklaşık 1 haftadan beri editliyorum. Ara sıra eklemeler yapıp bir işim olduğunda bırakıyorum. Ben hobi olarak ilgilendiğim için kendimi soğutmamaya çalışıyorum, henüz yeniyim sonuçta. Bugün de gece oturdum başına, o yüzden galiba bir sohbet havasındayım. Bilgi vermekten çok dedikodu yapasım geliyor. İnşallah ileride ‘aay anlatacak hiçbir şey kalmadı, azıcık dedikodu yapalım’ dönemlerimiz de olur 😛 )

G Dragon tam anlamıyla moda ikonudur. Sesine, şarkılarına, hayran kitlesine hiç girmiyorum. Kendisi grubun lideri ve lider rapperı.

201492820032wf9hks_T5_104778

Özel hayatıyla ilgili pek çok spekülasyon olmasına rağmen, bendeniz Kiko Mizuhara’yla ilişkisi olduğuna eminim. Yani ‘net bilgi yayalım’ dermişim 😀 Dakikalar içinde kaldırılan ice bucket challence videosunun, montajsız versiyonunu izleme şerefine nail olan insanlardanım 😀 ( Havama da bakın vuuu 😀 ) O yüzden benim gibi ipuçlarını birleştiren arkadaşlara sesleniyorum, o yol doğru yol kızlar. Kiko and G Dragon are faling in love!! GD benim biasım olabilir, ama ben ergenlikten vücudu çıksa da kafası çıkamamış fangirllerden değilim. O yüzden onun ilişkisini de ilişkisini göz önünde yaşamayı reddetmesini de destekliyorum. Sonuçta 26 yaşına gelmiş bir adam. O her şeyden önce bir aile kurmalı ve kendi gelecek planlarına bir yerden başlamalı. Eğer kolundaki dövmeyi Kiko’ya ithafen yaptırmışsa, ben ancak sevinebilirim. Çünkü benim biasım, bir kıza aşık olmuş, hatta koluna dövmesini bile yaptıracak kadar çok seviyor. Bunların güzel şeyler olduğunu düşünüyorum. Ünlü olmak onun mesleği, bugün bir doktora, bakkala, fırına, kırtasiyeye gittiğimizde kimsenin özel hayatını eşini dostunu yargılamıyoruz. GD sahneden indiğinde bizler gibi bir insan ve onun tüm yaşamını medyaya mal etmek çok acımasızca. Netizenleri anlamıyorum asla da anlayamayacağım..


3) Seungri

Bir kere o grubun maknaesi 😀 Ailesinin en büyük çocuğu ama grubun maknaesi 😀 Maknaeliği sevmiyor. Genelde grup üyelerine isimleriyle sesleniyor, hyung demekten hoşlanmıyor. Böyle durumlarda T.O.P’tan şamar yediğine dair rivayetler var 😀 Ama işine geldiğinde en küçük olmanın avantajlarını öyle güzel kullanıyor ki, görseniz şaşarsınız 😀 Konuşmayı aşırı sever ve taklit yapmaya bayılır. Özellikle YG’nin taklitlerine bayılıyorum 😀 Yukarıdaki gif de kendi solo şarkısı V.V.I.P‘nin klibinde grup üyelerinin taklitlerini yaptığı bölüm. Bu arada geçirdiği trafik kazasıyla bizleri nasıl korkuttuğundan bahsetmek istemiyorum. Hatırlaması bile çok üzücü benim için..

Genelde gözlerinin altında mor halkalar vardır. Bu yüzden biz fanları ona Panda diyoruz 😀 Grup için yapılan seçmeleri kazanamamış ve YG’nin inisiyatifini kullanıp, 2. bir şans tanımasıyla gruba dahil olmuştur. Grubun debutundan sonra uzun bir süre, sevilmeyen üye olmuştur. Zamanla sempatikliği ve esprileriyle insanlara iyi yönlerini göstermiş ve hatırı sayılır bir fan kitlesi edinmiştir. Bunların başında da bendeniz tabi ki 😀 Ne mutlu Seungri’ye 😀

( Farkettiniz mi bilmiyorum. Yazımın Seungri’ye kadar olan kısımda baya edebiyat yapmışım dün ruh halim biraz daha farklıydı sanırsam. Yazımdaki geçişli ve değişken havadan dolayı özür diliyorum 🙂 )


4) Daesung

Onun lakabı ‘Smiling Angel’ 😀 Onun lakabı ‘Trot Kralı’ 😀 Onun lakabı ‘GAG Daesung’ 😀 Yukarıda açıkladığım gibi, Taeyang ve GD yıllarca beraber eğitim aldıktan sonra diğer 3 isim kadroya dahil oldu. Daesung deyince aklıma gelen ilk şey şu: T.O.P, Daesung’la ilk karşılaşmasında onun sesinin çok çok harika olduğunu düşünmüş. Buna aaa ne güzel demeden önce devamını da bir dinleyin; böyle söylemiş çünkü Daesung’un çok çirkin olduğunu düşünmüş 😀 Daesung’a halen daha çirkin olduğu yönünde eleştiriler ya da yer aldığı varyete showlarda fiziğini konu alan bölümler yapılıyor. 3 4 yıl önce T.O.P bile böyle bir şey düşündüğünü itiraf edince, ben de Daesung’un bunlara can sıkmadığını düşünmüştüm. Maalesef öyle değilmiş, keşke öyle olsaydı. İzlemeyenler için önce videoyu izleyelim sonra devam edelim.

( Kahverengi saçlı, kavga sırasında dövülen Daesung lütfen dikkatlice izleyin.. )



Eğer fark ettiyseniz Daesung’un hikayesinde imgeleştirilmiş bir durum var. En azından ben öyle düşünüyorum diyelim 🙂 Anlamışsınızdır zaten, Daesung şiddete maruz kalıyor ve bu kavga sırasında boynunda olan bir ‘fular’ var. Kavga esnasında bu fular boynundan çıkarılıyor. Kısacık bir klip için çekilmiş bu sahne, yani anlamsız bir eylem olamaz. Bence Daesung’un boynunda bir iz var. O fularla bu izi kamufle etmeye çalışıyor. Zaten kavga sonrasında aynaya bakıp, olanları hatırladığında fuları tekrar boynuna bağlamış olduğunu görüyoruz. Kız arkadaşı boynuna fuları bağlıyor zaten dikkatinizi çekmiştir. Aynı zamanda Daesung’un ağlaması ve intikam için çalışması da fuların çıkarılmasıyla ortaya çıkan yarası, izi artık her neyse, onun yüzünden. Kendini hazırlıyor ve onu döven pis, kelek, nappun namcaların yanına gidiyor. Tezimi destekleyen detaysa, bu 3 nappun namcadan dayak yemesine rağmen, intikam almak için döndüğü kişi fularını çıkaran kişi. Trajik bir şekilde, dayak yemesinin de sonradan onu dövebilmesinin de sebebi aynı: fular. Ben fular ve yara iziyle anlatılmak istenenin şu olduğunu düşünüyorum: Daesung’un çıkışından bu yana çirkin diye anılıyor olması ve bu durumu saklaması, utanması gereken bir kusur olarak görmesi, aynı zamanda insanların ona karşı acımasızlığı..

( Tamamen kişisel yorumlarımı paylaştım. Katılmayabilirsiniz. Eğer farklı düşünüyorsanız yorum atmayı ve bana fikrinizi iletmeyi unutmayın 🙂 )

Daesung benim gözümde mükemmel bir erkek. O söylesin ben dinleyeyim. Onun gülümsemesi, gözlerini kapayan perçemleri, yumuduk yumuduk gözleri her şeyden güzel. Bu arada Daesung’un Adem elmasına bayıldığımı belirtmek isterim. Gerçekten çekici buluyorum Daesung’u. Zaten öyle her yerinden yakışıklılık akan erkekleri, takıp koluna gezemezsin. Ben birini sevgili konumuna getireceksem Daesung gibi olsun 😛 ( Buradan Elin Oğullarından Emrach Uskovski’ye sevgiler, selamlar bu arada 😀 )


Taeyang’la devam edelim. Grubun ana vokali ve ana dansçısı olan Taeyang, solo kariyeriyle de oldukça başarılıdır. Kendisi 2 solo albüm ve 3 single çıkarmıştır. Besteci kimliğiyle pek çok şarkının altına imza atmıştır. BİGBANG’in hit şarkılarından ‘Tell Me Goodbye’, kendi solo şarkısı ‘Wedding Dress’ ve Se7en’ın albümde yer alan ‘Somebody Else’ şarkılarını yazmıştır.

BİGBANG Tell Me Goodbye

Taeyang Wedding Dress

Se7en Somebody Else

Kore’nin en iyi seslerinden biri ve en iyi dansçısı olarak kabul edilir. Şarkılarını dinleyip, kliplerini ve sahne performansını izledikten sonra eminim bizimle hemfikir olacaksınız. 2010 yılında çıkardığı Solar İnternational Albümü Amerikan İ-Tunes Müzik Listesi R&B ve Soul Albümleri dalında 2 numaraya, Kanada‘da ise 1 numaraya yükselmiştir. Ve bunu başaran tek Koreli solo sanatçıdır. 2010’dan sonra solo çalışmalarına BİGBANG ile olan albüm ve dünya turu sebebiyle ara veren Oppamız 2013’de, 3 yıl aradan sonra solo olarak “Ringa Linga” adlı single ile geri dönüş yapmıştır. Şarkı yayınlandıktan sonra Kore’nin bütün müzik listelerinde 1 numaraya yerleşerek All-Kill yapmış, ayrıca iTunes uluslararası müzik listelerinde 5 ülke de 1 numaraya, 11 ülke de ise 2 numaraya kadar yükselerek çok büyük bir başarı elde etmiştir.

riseeeeee

Rise albümü 2 Haziran 2014’te yayınlanmıştır. Albüm yayınlanır yayınlanmaz çıkış şarkısı ‘Eyes, Nose, Lips’ Kore’de tüm müzik listelerinde 1 numaraya oturmuştur. Sadece bu değil,  albümdeki diğer şarkılar da ilk 10’a yerleşerek Perfect All-Kill yapmıştır. Albüm ayrıca iTunes müzik listelerinde 10 farklı ülke de 1 numaraya çıkmış, 21 farklı ülke de ise Top50 içinde yer almıştır. Amerika da 13 numara, İngiltere de 14 numara ve Kanada da 11 numaraya kadar yükselmiştir ayrıca Amerika,İngiltere ve Kanada‘da R&B Albüm Listesinde 1 numaraya çıkmıştır. Taeyang Rise albümünün Billboard Hot200‘de, 112. sıraya kadar yükselmesiyle, Billboard listesinde en yüksek sıralamaya çıkan Koreli solo sanatçı olmuştur. Albüm ayrıca Billboard Dünya Albümleri Listesinde 1 numaraya yükselmiştir.

Eyes, Nose, Lips.. Günlerce anlatsam günlerce dinlersiniz. Nasıl güzel bir şarkı, nasıl güzel bir duygu, nasıl güzel bir sestir. Tam anlamıyla Taeyang’a vurulmamım sebebidir bu şarkı. Önce şarkıyı dinleyelim sonra konuşmaya kaldığı yerden devam 🙂

Şarkının adından başlayalım: ‘Eyes, Nose, Lips’  ‘Gözler, Burun, Dudaklar’. Gerçekten çok çekici ve duygulu bir isim değil mi? İnsanı kendine çeken melodisi, isminin sıcaklığı, anlamasak bile sözlerinin hissettirdiği acıyla özlem arasındaki duygu.. Gerçekten mükemmel bir şarkı. Klipte sadece Taeyang’ı görmemiz ve gereksiz detaylar yerine şarkının içinde kaybolmamız.. Herşey bizi şarkıya hayran bırakmak için planlanmış sanki. Taeyang’ı uzun zamandır takip edip, sevmeme rağmen ‘Eyes, Nose, Lips’ benim için bile Perfect All-Kill oldu 😀 Şarkıyı ezberlemek hiç zor değil bu arada. Ben 3 4 saat içinde, replay tuşunu bozmak suretiyle ezberledim 😀 İşte o harika sözlerin Türkçe anlamları:

Ahh ahh bu şarkı beni depresyona sokuyor resmen. Ne kadar içerlediğimi bilemezsiniz. Ama ben biççin yoca olduğum için, kınçanayoo 😀 Bu arada şarkımdan vazgeçmeye hiç niyetim yok. Zaten herkes benimle aynı fikirde. Bakınız Eyes, Nose, Lips’in silip süpürdüğü ödüller:

list

Eyes, Nose, Lips’in başarılarından devam edelim. Bu şarkı Kpop camiasında en çok coverlanan şarkı oldu. Birçok ünlü isim, Taeyang’ı ve elde ettiği bu başarıyı kıskandığını söyledi. Aslında olay ilk önce fan projeleriyle böyle büyüdü. Onlarca yüzlerce fan şarkıyı coverlayarak internete yükledi. Gören geldi, gelen ‘ben de el atayım şu işe’ dedi 😀 Kısa bir sürede, pek çok mecrada Eyes, Nose, Lips coverları dolaşmaya başladı. Bu bir yerde dinleyicilerin Taeyang’a minnetlerini ve sevgilerini gösterme şekilleriydi. Zamanla katlanarak büyüyen cover videoları, YG’nin de dikkatini çekti. Tabi ki öylece durmadı, bu durumu stratejik olarak kullanmaya karar verdi. Sonuç olarak ‘Eyes, Nose, Lips Cover Project by YG Family’ ortaya çıktı. İşte o mükemmel coverlar, mutlaka dinlemelisiniz 🙂


En bir sevdiğim cover 😀 Akdong Musician hastası olduğumu daha önce söylemiş miydim? YG bünyesindeki enlerimden biri kuşkusuz AKMU’dur. Hele Kpop Star zamanları yok mu? Bayılıyorum o performanslarına. Don’t Cross Your Legs benim favori audition performansıdır 😀 Hele şarkıyı Rolling in The Deep’le coverladıkları performanslarına bitiyorum. Ama en güzeli de SHİNee’nin Ring Ding Dong’una yaptıkları cover. İşte onların coverlarıyla Eyes, Nose, Lips.. İşte benim izlemenizi istediğim AKMU performansları 🙂

Akdong Musician Ring Ding Dong cover performansı / Kpop Star 2. Sezon. ( İzledikten sonra ne var bunda diyorsanız, bir de şarkının orginal versiyonunu dinleyin. Meraklısına tık tık, SHİNee Ring Ding Dong. )

Kpop Star 1. Sezon birincisi  Park Jimin ve 2. Sezon birincisi AKMU’nun Kpop Star TOP10 düetlerini izlemezseniz olmaz. İlk söyledikleri şarkı AKMU’nun yarışma ve çıkış öncesinde yazıp bestelediği ‘Don’t Cross Your Legs’. ‘darikkojima da darikkojima’ dediği kısım aslına ‘bacak bacak üstüne atma’ anlamına geliyor. Şarkının geçmişini bilmeyenlere anlamsız gelebilir aslında. Ama AKMU audition şarkısı olarak farklı bir şarkı seçmişken JYP onlardan Don’t Cross Your Legs’i söylemelerini istedi. Şarkıyı söyleyiş tarzları, şarkının akılda kalıcı ve insanı eşlik etmeye sürükleyen melodisi oldukça beğenildi. Halen daha pek çok coverı yapılıyor bu şarkının. İkinci şarkı ise Adele‘in Rolling in The Deep şarkısı. Bildiğiniz gibi oldukça hit bir şarkı. Bu iki şarkı harmanlanıyor ve ortaya ilginç bir karışım çıkıyor. Özellikle şarkının sonunda ChanHyuk’un hareketleri ve izleyenlerin hayran gözlerle izleyip aynı zamanda gülmeleri.. Tamamen anormal, tamamen mükemmel 😀


Sesinin CL’e benzerliği beni çılgına çeviren Lydia var sırada. Lydia’nın debutunu yıllardır bekliyorum ancak kamera arkasında gayet mutlu kendisi. Aslında o YG’nin yapımcı ve vokalistlerinden. Sanatçılara ses eğitimi veren, şarkılarında vokal koçluğu ve vokal desteği sağlayan türden bir eğitmen. Zaten American-Korean dediğimiz cinsten olan Lydia, şarkıyı da İngilizce coverlamıştı. İşte Lydia’nın Eyes, Nose, Lips coverı..


Benim coverdan çok yepyeni bir şarkı gözüyle baktığım Tablo ve Taeyang’ın coverını unutursak olmazdı. Şahsen ben tam bir Tablo hayranıyım, Epik High’ı çok severim ama Tablo’nun yeri bambaşka benim için. Sözlerin değiştirildiği ve Tablo’nun rapiyle versiyon değiştirildiği bir cover bu. İşte dinlerken eşlik etmenize yardımcı olacak sihirli sözler, işte Tablo’nun Eyes, Nose, Lips coverı:

because your eyes, nose, lips

every look and every breath

every kiss still got me dying

uh, still got me crying


Sıradaki cover benim tatlışım, bebeğim, birtanem Eric Nam’dan 😀 Bendeniz kendisi Kore’ye adım atmamışken bile onu takip ediyor, İngilizce coverlarını dinliyordum. Onun keşfedilmesi, ünlü olması, debutu.. Bunların hepsi gözlerimin önünde gerçekleşti o yüzden Eric Nam’ı bir başka seviyorum. ( Bu kız da herkesi bir başka seviyor demeyin, lütfen. Çünkü gerçekten her birinin yeri ayrı bende.. ) Eric Nam’ın sesinden Eyes, Nose, Lips’in İngilizce akustik coverı..


Sıra geldi çok çok ünlenmemiş ama yakında hakettiği yere geleceğine inandığım mükemmel ikiliye. Onlar kendilerine ‘Jayeslee’ diyorlar. Biri Janis, diğeriyse Sonia. YouTube’da yetenek avına çıktığımda denk geldim onların kanalına. Ve gerçekten iyi iş çıkardıklarını düşünüyorum, hemen hemen tüm şarkılarını severek dinlediğimi söyleyebilirim. Özellikle Gangnam Style coverları çok hoş bence. Ama onlar bizim unnimiz kızlar, her ikisi de genç birer anne. Çok tatlı oğulları var, Jordan ve Shane. Baş harflere dikkat 🙂 Onlar büyüdüklerinde ‘JSBrothers’ olucaklar sanki 😀  Merak edenler tık tık işte Jayeslee’nin YouTube Kanalı.


Yine ve yeniden hastası olduğum bir isimle devam ediyorum 😀 ‘Sungha Jung’. Kendisi free style finger dediğimiz, serbest stil parmak kullanarak gitar çalıyor. Onu çocukluğunda da izledik, çünkü yıllardır YouTube kanalında coverlarını paylaşıyor. Tüm gelişimine tanık olduk, büyüdüğünü gördük. Şu anda ilgilenen kesim için oldukça ünlü bir serbest stil çalıcısı. Jason Mraz’dan BigBang’e pek çok isimle çalıştı, konserler düzenledi. Paylaşımlarını takip edenler olarak onun müzikle ilerleyeceğini zaten biliyorduk, ama itiraf etmeliyim ki Dünya çapında turlar düzenlemesini de beklemiyordum 🙂 Oldukça çabaladı, tırnakları kırılana kadar çaldı ( 😛 ), sonuç olarak pek çoğumuzun sevgisini kazandı. Albümü çıktı, turlar düzenliyor, eventlerde boy gösteriyor. Bazen sözler fazla geliyor ve sadece melodiyi duymak istiyorsun. Böyle zamanlarda Sungha Jung mükemmel bir tercih 🙂 Meraklısına Sungha Jung’un YouTube Kanalı.


Oppamızın pek çok alanda aktif olduğundan bahsetmiştim, kendisi aynı zamanda çok da yetenekli. Profesyonel olarak piyano, gitar ve batari çalabiliyor. Young Bae’nin en sevdiği sanatçılar; Usher, Omarion ve Boyz II Men. En saygı duyduğu isimse Michael Jackson. Anladığıma göre R&B-Soul tarzı müzikler daha hoşuna gidiyor. Usher’la pek çok yönden eş değer tutuldu, hatta pek çok habere konu oldular. Usher tam anlamıyla bir dünya starı olabilir ama Taeyang’ımızın da geleceği pek parlak doğrusu 😀 ( Oppamı kimselere yedirtmem! 😀 ) Taeyang’la bir ortak noktamız daha 😀 Ben de Usher hastası bir insanım. Benden size gelsin 😀

Bu şarkıya bi parantez açmak istiyorum. Ezberlediğim ilk İngilizce şarkılardan olduğu için bende yeri ayrıdır. Bu şarkıyı sevdiğim kadar coverlarını da çok seviyorum doğrusu. İşte benden size alternatif ve ilginç 3 cover 😀

TaeTiSeo & EXO DJ Got Us Fallin’ Love 

Özgecan & Sercan & Gözde DJ Got Us Fallin’ Love

Christina Grimmie & Alex Goot DJ Got Us Fallin’ Love

Taeyang ve GD’nin yaptığı tüm işler benim için çok özel. Ancak Good Boy’un yeri çok çok ayrı. Good Boy tamamen hit oldu. Zaten ‘Taeyang+GD=Hitmakers’ 😀 Önce şarkıyı dinleyelim sonra devam 🙂


Şarkı ‘put your hands in the air’ diye başlıyor. Yani ‘haydi eller havaya’ . Aslına bakarsanız bu şarkıyı beklerken çok bunalmıştım. Artık yayınlansa diye her saat başı YouTube’a bakıyordum. Düşünün öyle heyecanlı ve sabırsızdım. Ben genelde yeni yayınlanmış bir MV’yi ve şarkıyı ilk izleyişimde bazı aşamalardan geçiyorum.

1) Klibin tarzı ne? MV’nin başlangıcında hangi konsept kullanılmış?

2) Şarkı sözleri nasıl başlıyor? Şarkının teması ne olabilir?

3) Şarkı hangi kesime hitap ediyor? Bu şarkıyı nerelerde duyabiliriz?

4) MV’de bir hikaye var mı? Varsa olay örgüsü hangi adımlardan oluşuyor?

5) MV’deki hareketlerle vurgulanmaya çalışılan sözler hangileri? Bu sözler neden vurgulanmış olabilir?

6) Şarkı sözleri dinleyicide hangi hissi uyandırmayı amaçlıyor? Ben ne hissettim?

Tüm bu adımları, elime kağıt kalem alıp izlemiyorum tabi ki. Sadece bir süre sonra eleştirel ve sistematik bir şekilde izlemeye başladım. Benim düşünceme göre, izlediğiniz bir MV bile size bir şeyler kazandırmalı, vakit kaybı olmamalı. Ben klip izlerken dahi kendimi geliştirebildiğime inanıyorum. Siz de benim gibi, eğlenirken yeni özellikler kazanabilirsiniz 🙂


Good Boy’u ilk izleyişimde garip bir şekilde dikkat dağınıklığı yaşadım. Hem de henüz 2. basamaktayken. Şarkı hangi sözle başladı derken; ‘put your hands in the air’ 😀 Hemen otomatik çeviri sistemine sahip beynim çevirdi tabi; ‘haydi eller havaya‘ 😀 Aklımda beliren neydi sizce? Çocukluğumdan fırlayıp gelen bu sahne:

Evet sayın okuyucum aklıma gelen, Yonca Evcimik’in Sallayalım Dünyayı şarkısından başkası değil 😀 Hatırlamayanlar kısa bir hatırlayalım isterseniz. Ben biliyorum diyenler burayı geçebilir. Herkes şarkıyı hatırlasın sonra saçma çağrışımımdan devam 🙂

Yonca Evcimik Sallayalım Dünyayı

Şarkı 2008 yılında çıkmıştı. O sıralarda Yonca Evcimik, ‘Benimle Dans Eder Misin?’ yarışmasının jüri koltuğunda oturuyordu. Hatta Murat Boz, Çağla Şikel ve Uğurkan Erez diğer jüri üyeleriydi. Yarışmanın sunuculuğunu Huysuz Virjin yapıyordu.


İlginç bir hatırlatma yapmak istiyorum. Şu sıralar Tv8 ekranlarında yayınlanan Survivor yarışmasını çoğunuz biliyorsunuzdur. Survivor’ın konuşulan yarışmacılarından Turabi Çamkıran, Benimle Dans Eder Misin yarışmasının 2007 sezonuna katılmış ve elenmişti. İzlemek isteyenlere işte elenme anı, işte sizin için seçtiğim oryantel yapan Turabi 😀

Survivor Turabi Benimle Dans Eder Misin Yarışmasından Elendi

Survivor Turabi Benimle Dans Eder Misin Oryantel Performansı


Tam yarışmayı dört gözle izlediğimiz ve Yonca Evcimik’in göz önünde olduğu zamanlarda çıkmıştı bu şarkı. Evcimik’in çıkardığı ‘Aşka Hazır’ isimli maxi single albümünün çıkış parçasıydı ‘Sallayalım Dünyayı’. Sözü ve müziği Evcimik’e ait olan şarkı 2004 yılında hazırlanmıştır. YouTube henüz 2 milyon tıklamaya bile ulaşamamış olmasına bakmayın, ben dahil pek çok genç kız çocukluğunda bu şarkıyla dans etmiştir. Okul müsamerelerinin vazgeçilmez malzemesiydi, Haydi Sallayalım Dünyayııı 😀 Ben 23 Nisan etkinliklerinde böyle pon ponlarla falan dans etmiştim bu şarkıda. Allah’tan o zamanlar kameraya çekelim refleksi aktifleşmemişti de travmasız atlattım o günleri 😀 Bence çok güzel anılardı, yıl 2015 oldu ama ben hala açıp dinliyorum bu şarkıyı. Teşekkürler Yonca Evcimik 🙂


Good Boy’un koreografisinde geçen, görmüş olduğunuz bu hareketi adam gibi yapmak için 3 4 gün uğraşmıştım. Dans videolarını zoomlayarak, sürekli şarkıyı dinleyip ritmi benimsemeye çalışarak kendimi baya bir eğlendirmiştim 😀 Çok tatlı anılarım var Good Boy’la ilgili. ‘sar sar sar makarayı, çöz çöz çöz makarayı’ vardır ya bizde, ona benziyor biraz 😀 ( Her zamanki gibi olayda illaki bir Türk dokunuşu çıkmalı tabi ki 😀 ) Good Boy üzerine master programı verseler, benim bildiğim kadar çok şey öğretemezler 😀 Bu arada Good Boy’un en sevdiğim yanı dans coverlarının aşırı yapılmış olması. Çok severek izliyorum dans cover videolarını. Ayna karşısında yapılanlardan çok, dans okullarının showcaselerini ya da audition performanslarını izlemeyi seviyorum. İşte sizin de severek izleyeceğinizi düşündüğüm birkaç Good Boy Dans Coverı:

Vietnam Lynt Good’dan Good Boy Dans Coverı

Tayland Choco Monster Audition’dan Good Boy Dans Coverı

Kwon & Yuu So What Good Boy Dans Coverı 


Aslında Taeyang Türkiye’de oldukça popüler. Ama insanlar gördükleri kişinin Taeyang olduğunu bilmiyor. Olayın aslını şu resimle anlayabilirsiniz zannedersem:

  sırma-horz

Bir ara internette, ‘Sırma Su içen Koreli’ başlıklı pek çok paylaşım yapılıyordu. Bildiğiniz gibi Sırma Su Türkiye’de üretiliyor. Nasıl oldu da Taeyang’ın eline geçti? Nasıl oldu da o su içilirken fotoğraflandı? Bu soruların cevabını bilmiyorum. Ama tabi ki bazı teorilerim var 😀 Bence Kpop’un Türkiye’de yayılma hızı YG’nin dikkatinden kaçmış olamaz. Hem de Hallyu Dalgası’nın bizim coğrafyamızda Everest olduğu zamanlarda çıkmıştı bu haber. Zaten idollerin başını kaşımak için önce bunu ajandalarına ekletip, onaylatmaları gerekiyor. Adamın yanına sinsice süzülüp Sırma Su bırakmaları mümkün değil. Bir Türk fan hediye etmiştir diye söylentiler dolanıyordu. Arkadaşlar Allah aşkına ya, işi gücü yok o Türk fanın, Türkiye’den su mu getirmiş? Hem neye göre seçmiş hangi marka getireceğini? Yoksa Sırma Su’yla bir bağlantısı mı varmış? ( Kafamda deli sorular 😀 ) Neyse, yani bu olay fanlardan çok YG’nin dikkat çekme çabası gibi duruyor. Bu daha olası olabilir ama yine de saçma.

Taeyang’ın Sırma Su içerkenki fotoğrafını gören ama Taeyang olduğunu bilmeyenlerdenseniz; aşağıya yorum bırakmayı unutmayın 🙂


Yukarıda Tablo’nun adı geçmişti hatırlarsanız. Eyes, Nose, Lips coverına yer vermiştim. İşte o Tablo’nun güzeller güzeli bir kızı var. Onun adı Haru 😀 Zaten The Return of Superman‘i takip edenler de bilirler. Haru çok tatlı ve çok güzel bir bebek. Maşallah deyin nazarımız değmesin. Tablo kızı Haru‘yla beraber pek çok kez gündeme geldi. YG Entertainment’ın maskotu gibidir Haru. Herkes onu sever, onunla ilgilenir, ve Tablo’ya imrenerek bakarlar. Tabi ki herkes gibi BİGBANG de Haru‘ya hayran. Dolayısıyla Taeyang da öyle 😀 Acaba Taeyang nasıl bir abi? Nasıl bir Oppa? İleride bir gün nasıl bir baba olacak? ( Ben aslında fazla ileride olmasını istemiyorum bu işin 😀 Yaşı geldi evlensin de juniour Taeyang’ları görelim biz de 😀 ) Bu soruların cevabını Taeyang ve Haru ikilisinden yola çıkarak bir ölçüde cevaplayabiliriz. İşte kıskanacağınız, Taeyang&Haru anları :

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

‘The Return of Superman’ yani ‘Süpermen’in Dönüşü’. Formatından bahsedeyim. Ünlü ailemiz programa katılım teklifini kabul eder ve evine kameralar yerleştirilir. Olay şudur: anne çocuğunu eşine emanet eder ve 2 günü evden uzakta geçirir. Anne dinlenirken, babanın çocukla mücadelesi, başlarından geçen ilginç olaylar izleyiciye yansır. Tabi ki sadece ev ortamında gerçekleşmiyor olaylar, yardıma gelen tanıdıklar, gidilen mekanlar, parklar, oyun bahçeleri, akraba ziyaretleri ve diğer sıradan şeyler de izleyiciye yansıyor. Haru ve Tablo dışında pek çok ünlü aile programa katılmış durumda. İzlemek isteyenler için Koreantürk’ü önerebilirim.


Taeyang’ın ideal kız tipinden bahsetmezsem olmaz tabi ki 😀 Söylediğine göre ideal tipinin özelliklerini düşünmemiş, ama kot pantolon ve düz tabanlı ayakkabı giyen bir kız olmasını istermiş. Karşısındaki bayanda ilk baktığı yer gözleriymiş.

Biliyorum yine konuyu çok açacağım ama huyum bu yani ne yapabilirim ki? 😀 Söylemezsem çatlarım 😛 İdollere sıkça sorulan bazı sorular. İdeal tipinizin özellikleri neler? İdeal tipiniz kim? Kiminle beraber olmak istersiniz? Kimi çekici buluyorsunuz? Bu tarz sorulardan en ilginci şüphesiz ‘Karşı cinste ilk önce neye bakarsınız?’ sorusu. Çoğu idol bu soruya ‘gözler’ diye cevap veriyor. Bu yüzden Taeyang’ın cevabına pek de inanmıyorum ben. Bilmiyorum ya, samimi durmuyor bence 😀

Bu soruya en bomba cevap FT Island Lideri Lee HongKi‘den gelmişti. Kendisi 16 yaşında çıkış yaptığı için henüz çok gençti. Bu soruya ‘gaseum’ yani ‘göğüs’ diye cevap verdi 😀 Gerçekten çok çok komikti o anlar 😀 Şu an o dönemler hatırlatıldığında gülüyor, ama durum daha vahim bir hal aldı. Yaşı ilerledikçe utanmaz bir adam oldu 😀 Onun şu anki ideal tipi çekici ve her türlü soruna çözüm üretebilecek bir kadın. Ayrıca kendisi grubuyla beraber  Kpop tarihindeki ilk +19 programı yapıyor. Daha önce hiçbir idolün kalkışmadığı bir işe kalkışıp Reality Show formatında, yaş sınırlaması alan bir programa başladı. Program SBS MTV kanalında yayınlanıyor, adıysa ‘FT Island Coming Out’. Programın çevrilmiş 2 bölümü mevcut. Peki size önerir miyim? Bilemiyorum ya bir açın izleyin, tarzım değil derseniz kapatırsınız . Biraz konuşma tarzı olarak +19, ben devamını izleyeceğim tabi ki ama 5 bölüm planladığı için. Eğer uzun soluklu bir yapım olsa izlemezdim herhalde. ( Bu arada bu +19 yeni mi çıktı demeyin. Kore’de yeni doğmuş bebekler 1 yaşında sayılıyor. Yani Türkiye’deki +18, Korede +19 oluyor 😀 )

Yukarıda gördüğünüz gibi pek bir muzur HongKi 😀 Kaşı gözü ayrı oynuyor 😀 Ben kendisini severim gerçekten ama biraz durulsa daha çok severim herhalde 😀 Primadonna‘lara saygılar, sevgiler 😀 Yanlış anlaşılmasın Lee HongKi’yi seviyorumm..


Taeyang’a grupta en iyisi olduğu şey soruldu, o ‘kararlı olmak’ konusunda en iyisi olduğunu söyledi. Grupta en imrendiği üye sorulduğunda Daesung cevabını verdi. Daesung’un gülümsemesini çok beğendiği söylüyor ve ekliyor; ‘Daesung’un parlak bir gülümsemesi var. Her ne kadar ben de çok gülümsesem de, insanlar benim gülümsememde bir hüzün olduğunu söylüyorlar.’

Taeyang’a gruptan birinin kız olmasını ister miydin diye sorulduğunda. Tereddüt etmeden Daesung dedi 😀 Daesung, onun en çok kız olmasını istediği üyeymiş 😀 Eğer üyelerden biriyle çıkacak olsa bu Daesung olurmuş 😀 İşin ilginç kısmı Daesung’un kız olmasını istediği üye de Taeyeng 😀 ( Orada neler oluyor hahah 😀 )

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Taeyang’la ilgili en sevdiğim şey her şeyi taşıyabilmesi. Özellikle de saç şeklini sürekli değiştirmesi. Her seferinde daha iyi olmayı başarabilmesi. Onun saçları pek çok şeye benzetildi, pek çok habere konu oldu. Ama o çizgisinin dışına çıkmadı ve değişimi bize sevdirdi. Tarzını da saçlarını da çok seviyorum. Taeyang’a ne giyse yakışıyor zaten 😀

Aklıma gelmişken; ‘Taeyang’ ‘Güneş’ anlamına geliyor. Hani Taeyang da güneş gibi parlıyor ya zaten 😛 ( Çok mu bayat oldu? 😀 ) Taeyang telefonunun hızlı aramalarında 1. sıraya annesini koymuş. Ne kadar da iyi bir evlat. Zaten kendi camiandaki insanlara çok güvenme Oppa, yarın ne yapacakları belli olmaz. Fangirllere güven, annene güven, bana güven yeter 😀

Taeyang’ın 18 Mayıs’taki doğum gününe en ilginç hediye şüphesiz GD’den geldi. Taeyang’ın Vogue 2014 Temmuz Sayısı için çektirdiği çoklu fotoğraf kullanılmıştı. GD BİGBANG üyelerinin suratlarıyla, Taeyang’ın çekimine yardım eden mankenlerin suratlarını değiştirmiş. GD bu tatlış fotoğrafı ‘YoungBae, thanks for being born’ yani ‘Doğduğun için teşekkürler, YougBae’ notuyla paylaştı. Yazıma o ilginç kareyle son veriyorum. Eğer yanlışlarım olduysa kusuruma bakmayın. Zaman zaman konu dışına çok çıktığım bir yazı oldu, affınıza sığınıyorum. Sizleri seviyorum, daha iyi olacağım bana iyi bakın..

tt

yy

kapakkkkkk

Lily M’i hangileriniz takip ediyor bilemiyorum. Ama henüz varlığından haberdar değilseniz çok şey kaçırdınız demektir. Hadi ufak bir gezintiye çıkalım ve Lily M kimmiş öğrenelim 🙂

Lily M’i Kpop Star’ın 4. sezonuyla tanıdık. Gerek audition sahnesinde, gerek düello ve grup elemelerinde dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Hatta sadece 4. sezon yarışmacılarının değil, diğer sezonlarının kazananlarını da şaşırttı.
Lily M, henüz 13 yaşında ve Avustralya doğumlu. Avustralya’da ikamet ediyor ve şarkıcılık-oyunculuk yapıyor. Annesi Koreli ve babasıysa Avustralyalı. Yarışmanın Avustralya seçmelerine katıldı ve seçilmesi üzerine Kore’ye geldi. İnanamadığım bir şekilde, Korecesi ‘komassımitta’dan ibaretti ve bunu bile doğru telaffuz edemiyordu. Özellikle programın ilk bölümünde dikkatimi çekmeyi başarmıştı ilginç aksanı.

İlk şarkısı Alicia Keys İf  I Ain’t Got You‘ydu. Ve bu şarkıda da ‘some people’lar kulağa bir garip geliyordu yani 😀 Ben de düşündüm ki bu iş böyle gider, yakında elenir. Komik bir şekilde, ilerde kendimi çürüteceğimi nereden bilebilirdim ki? 😀

İlk hangi şarkıyla ekrana çıkmış ? Korecesi, İngilizcesi ne derecedeymiş ? İzleyelim sonra devam 🙂


 
Ya ama bazı telaffuzları kulağa garip gelmiyor mu? Sanki bir şeyler yanlış gibi. Somethings’ Wrong! ( Hala neyi ispatlama peşindeyim, inanın ben de anlamış değilim 😀 ) Neyse ilk sahne performansı böyleydi ve Alicia Keys’ten bir şarkı seçmiş olması öz güvenini bize ispatlamış oldu. Henüz 13 yaşındaydı ve iddialı tercihleri vardı. Hımm bu kız etrafı aydınlatabilirdi..

Bildiğiniz gibi ön elemeler çeşitli ülkelerde düzenleniyor ve şirket temsilcileri, şirkete bağlı sanatçılar ya da trainerlar jüri koltuğunda oturuyor. Yani asıl jüri üyelerimiz, kayıttan izledikleri ön elemelerden sonra ilk kez bu şarkıyla tanışıyor Lily’yle.

hangisi 3

Bu güzide karşılaşmanın ardından, ilk reaksiyon JYP’den geldi. Aslında bu durum, onun hızlı olmasından kaynaklanmadı. Lily İngilizce konuşuyordu ve ne YG ne You Hee Yeol, İngilizce konusunda kendine güveniyordu. Böylesine hayran olduğum adamlar hala beni şaşırtmayı başarıyorlar 😀 JYP sözlerine ‘ahii’ diye başladı. ( Zaten biz ona ve ilginç nidalarına çoktan alıştık. Seni böyle seviyoruz JYP 😀 ) Pek çok terimsel yorum yaptı ve benim aklımda yer eden şu kısımdı: “.. ve sen Alicia Keys’i taklit etmedin. Sende kocaman bir potansiyel görüyorum..”

Amma yukarıdaki kareye benim gözümden bakarsak, gördüğüm şuydu:

hangisi 3

Herkes Lily’e hayran kalmıştı. Üç jüri üyesi de ‘O benim olmalı.’ diyordu. ( Bu gözlerinden okunuyordu 😀 ) Nihayetinde Lily, 3 jüri üyesinin onayıyla sahneden ayrıldı.

Programın 7. bölümde Taylor Swift Shake İt Off‘u Kang Pureum ve Nha Soo Hyun’la coverladılar. Gerçekten çok iyiydi. Şarkıya girişiyle yardımcı jüri paneli coştu resmen, kulaktan kulağa fısıldaşmalar başladı 😀
Jüriden ilk tepki YG’den geldi: ‘aaa nomu cutta’ 😀

Bu arada formattan haberdar olmayanlar için ekleyeyim; ‘yardımcı jüri paneli’ neymiş. Eski yarışmacılardan oluşan, şarkıları oylayan ve zaman zaman yorumuna başvurulan müzik sever topluluğu.

Shake İt Off, ilk çıktığından beri benim temizlik şarkım 😀 Çok çok severek dinliyorum ve tıklanma sayısının ardındaki hileyi sorgulamadığım nadir şarkılardan. İnanıyorum 700 milyon kez dinlenmiştir bu şarkı. Hatta yaklaşık bir 1 milyon tıklanma bana ait bile olabilir. ( Yok deve Yeda 😀 ) Coverlarıyla şarkıyı öyle farklı bir forma sokmuşlar ki, ne desem bilemiyorum. O şarkı bu hale nasıl gelmiş hala çözebilmiş değilim 😀


 
Programın 6. bölümünde Demi Lovato Skyscraper‘ı solo performansla sergiledi. Waoovv yok böyle bir şey. O nasıl müthiş bir performanstı ya. Lily’in bu şarkıdan sonra internet üzerinde mp3 indirme linkleri dolaşmaya başladı. Ancak bir şeye açıklık getirmek isterim; bu akımın öncüsü benim! 😀 Resmen ‘Lily M mp3’ diye aratmadığım site kalmamıştı. Yani birileri sesimi duymuş olacak çözüm ürettiler. ( Sanki YouTube dönüştürücü henüz keşfedilmemiş gibi neden o kadar çabalamışım ben de anlamadım şu an. Ruh halim kötüydü herhalde 😀 ) İndirmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim, gençlerin önünü açmak lazım 😛 ( Sanki kızın bana ihtiyacı varmış gibi hahah 😀 ) Neyse önce izleyelim sonra devam 🙂


 
Jüriden çok çok beğendiğim 2 reaksiyon geldi. Gerçekten hala izlediğimde gülüyorum. Beni alıp götüren ilk reaksiyon, You Hee Yeol’ün omuz silkip ardından gülmeye başlama anı. Bilemiyorum benimle aynı fikirde misiniz? Ben oldukça mizahi buldum tepkisini. ‘hadi canım bu kadar da olamaz’ der gibiydi.

Böyle hahah dedirten ikinci reaksiyonsa, Lily’e hayranlıklarını gizleyemeyen JYP ve YG’nin birbirlerine bakıp, sırıtma anları. JYP’nin şu deli saçlarıyla gülmesi yok mu? 😀 YG de garibim, ağzı açık izliyor, o kadar beğenmiş 😛

Programın 9. bölümde Miss A Bad Girl, Good Girl şarkısında Nha Soo Hyun’la düet yaptılar. Gerçekten çok çok iyiydi. Bu performansla dikkatimi çeken bir şey fark ettim. İster düet, ister düello, ister grup elemesi olsun, şarkıların giriş kısmı hep Lily’indi. Bu da ilginç bir detay bence. Trainerlar ayrım yapmayınız lütfen!
Lily’nin sandalyede oturması, Soo Hyun’un ayakta olması bana pek batmadı açıkçası. Ama netizenler sağolsun birçok enteresan muhabbet döndü. Yapılan yorumları genel olarak üç başlığa ayırabiliriz aslında:


1) Lily’nin oturarak şarkı söylemesi, onun kendine has havasını ve kendinden emin duruşunu sergileme şekliydi. Bu kız da sanatçı edası vardı ve insanlar bu duruma alışsa iyi ederdi.


2) Anlam taşıyan durum Lily’nin oturması değil, Soo Hyun’un ayakta durmasıydı. Soo Hyun pek de iyi bir başlangıç yapamamış olsa da artık ben de burdayım diyordu ve ayaktayım havası vermek istedi.


3) Birinin oturması, diğerinin ayakta durması.. Bunun nasıl bir anlamı olabilirdi ki? Onlar henüz birer genç kızdı, koreograf ne söylüyorsa onlar onu yapıyordu. Altında bir anlam aramak saçma ve anlamsızdı.


Jürinin şarkıya reaksiyon hızı bu defa şöyleydi:

reasksiyon

İlk önce JYP ‘vay vay vay’ bakışını atarak sırıttı. Ardından YG cool bir havayla dinleyip, ‘oo işte bu’ bakışını attı ve kağıtlarına not aldı. Son olarak You Hee Yeol ‘ooo’ dedi ve hiçbir mimik değişikliğine uğramadı 😀 Bu adamı sevme sebebim tam olarak bu ya. Ne enteresan bir suratı var; tepkisiz asla değil, ama hep bir sırıtma halinde 😀

Miss A’yi takip edip de bu şarkıya hasta olmamak mümkün olamazdı tabiki. Ben de o furyaya kapıldım ve Bad Girl, Good Girl favorilerim arasında yerini aldı. Eee hal böyle olunca Lily beni bir kez daha kazanmış oldu. ( Ne mutlu Lily’e 😀 )


 
Şarkıyı dinlerken onların hareketlerine eşlik edesiniz geliyor. Zaten o bugın kesin düzeltilmesi lazım. Human 1.1 projemize bu maddeyi de eklemeliyim. Ama işin garip yanı kızların el hareketlerinden çok, JYP’nin kafa sallamasına eşlik edesiniz geliyor. Bu adam neden böyle Allah’ım? 😀

Program ilerledikçe, Lily’nin sesi daha da ilgimi çekmeye başladı. Ufacık bir kız çocuğuydu ama şarkı söylediğinde devleşiyordu. Zaman geçtikçe öyle şarkılar seçmeye başladı ki yok artık dedim. Repertuvar, benim gönlümü fethetmek için hazırlanmış gibiydi. Önce İf I Ain’t Got You, Shake İt Off peşinden Skyscraper en son da Bad Girl, Good Girl. Sırada ne var diye beklerken o müthiş seçimle beni benden aldı. %1500 “Lily’ier” olduğum an işte o andı. ( Bu arada “Lily’ier”ın telif hakkını alsam mı, ne yapsam? Tamamen bana ait bir kelime, ‘Made in Yeda’ 😀 ) Lily ne söyledi de ben bu hallere düştüm? İzleyelim sonra devam 🙂


Şarkı anlamış olduğunuz gibi, Katy Perry Roar

Koskoca 14 bölümdür programı izliyordum ve en beğendiğim performans şüphesiz bu performanstı. Benim Roar’kolik dönemlerim oluyor arada, çok şiddetli geçen bu dönemlerimde, bir şeyler beni ‘biççin yoca’ yapıyor 😀

Şarkının genel havasında dikkatimi çok çeken bir şey var. Şarkı yayınlanırken editte ve montajda garip bir hava vardı. Diğer yarışmacılar Lily’den korkuyormuş gibi melodiyle beraber yüzlerini zoomladılar. Hahah çok komiğime gitti benim. Niyeyse? O enteresan editlerden beğendiklerimi gif aldım. Bakın bakalım sizce de manidar mı?


1) Ağızlarını Kapatamayan İkili

Bu kızlar şarkının başlamasıyla devleşen Lily’e hayranlıkla bakıyorlar. Lily’e nasıl daldılarsa ağızlarını kapatmayı unutmuşlar 😀 Bu anın en acıklı yanıysa, kızların birazdan Lily’nin rakibi olarak sahneye çıkacak olmalı. Ahh kızlar ahh! Siz bilmiyorsunuz ama Lily birazdan eleyecek sizi..


2) Ayakkabıların Ritmi, Kafasında Yankılanan Genç

Bu genç arkadaşımız olaya fazla kaptırmış kendini. Lily’nin sesi bir tarafa adımları bile onu korkutuyor. Bence içten içe sahne hakimiyetine gıpta ediyor olabilir. Çünkü kendisi sahneye çıktığında sadece şarkı söylüyor, başka numarası yok. Biraz kendini geliştirmelisin Oppa! Bakmakla olmuyor!


3) Jal Saeng-gin Namja’nın ‘Ah Be Lily’ Gülüşü

Neden Jal Saeng-gin Namja diyorum? Çünkü programın yakışıklısı tereddütsüz bu arkadaş yani. Kendisi ‘yapma be Lily, o nasıl bir pes sestir’ der gibi bakıyor. İstese de çirkin olamayan bu arkadaş kıskanç ve endişeliyken bile öldürücü gülümsemesini kaybetmemiş. Benden geçtin Oppa. Yarışmadan elenmişsin kimin umurunda? 😛


4) ‘Ayy Ne Tatlı Şeysin Sen’ Sırıtması Takınan Güzel Kız

Lily şarkının bazı yerlerine kendince nidalar eklemiş. Şüphesiz en güzeli ‘hey’ler olmuş. Katy Perry bunu duysa, ‘tüh bak, ben niye akıl edemedim’ diye üzülür resmen. ( Yok deve Yeda: 2 😀 ) Bu kızımız da coverın orijinalini aratmadığını anlamış olacak, ‘Lily benim küçük, tatlı kardeşim’ der gibi sırıtmış. Yok canım o senin kardeşin değil. Kız birazdan eleyecek seni, hiç haberin yok.


Gördüğünüz gibi Lily hem tatlı, hem yetenekli hem ne nazik bir kız. Kpop camiasının herhangi bir mecrasında bulunan diğer çaylaklar gibi öz güveni egoya dönüşmemiş. Mütevazi bir karakteri var. Hem yetenekli hem karakterli olunca, isteyeni çok oluyor pek tabii.

ii

Bir çaylağa sorsalar, hangi şirkette stajyer olmak istersin deseler. Genelde SM Entertainment veya YG Entertainment der. Biraz klişeleşmiş olsa da, durum budur. SM Entertainment’ın, bünyesindeki tüm sanatçıları iliğine kadar sömürdüğünü hepimiz biliyoruz. Zaten SMzedeleri toplasak Kore’den Türkiye’ye yol olur. ( Bilemedim ya belkide olmaz. Arada okyanus var ya hani, o sorun olabilir :D) SM’e karşı açılan davalara artık ben bile yetişemiyorum. SM Entertainmet temsilcileri Lily’e ulaştı mı? Bununla ilgili bir haber yayınlanmadığı için bilemiyorum. Ama bazı teorilerim de yok diyemem 😀

Bence Lily JYP Entertainment’ı başından beri istiyordu. Biliyorsunuz ki, Miss A’in şirketi JYP Entertainment. Lily, Bad Girl, Good Girl’ü 18 Ocak’ta söyledi. 2NE1’ın şirketiyse YG Entertainment. Ki bunu bilmeyeniniz yoktur, çünkü YG’nin tek aktif kız grubu 2NE1. Lily, İt Hurts’ü 1 Mart’ta söyledi.

Diyeceksiniz ki ne alakası var. Şöyle bir alakası var: Lily JYP’nin sanatçılarını, program öncesinde takip ediyormuş zaten. Sadece takip etmemiş, olmayan Korecesiyle bir de ezberlemiş şarkıyı. ( İlla o Korece ‘bozuk’ diye onaylanacak! Ne garip bir kızım ben ya 😀 ) Ama aradan 2 ay geçiyor, dilini de şarkı repertuvarını da geliştiriyor. Ve sonuç olarak İt Hurts’ü söylüyor.

SM Entertainment bence bu yarışa girmesinin yersiz olacağının farkında ve teklif götürmedi. Bunun en büyük sebebi SM’in çalışma şartlarının, okulu devam eden genç bir kıza uygun olmaması da olabilir. Lily tüm bu belirsizlikleri ortadan kaldırıcak öyle bir konuşma yaptı ki, herkes sus pus olmak zorunda kaldı. İşte o anlar:


 
Diyalog şöyle ilerliyor arkadaşlar, ben çeviri gömmeyle uğraşmak istemedim gif aldım, iki dakika okuyuverin anlarsanız yine de 😀


YG: Lily sen, nereye gitmek istiyorsun? ( JYP veya YG )


Lily: Hmm, bilmiyorum.. JYP veya YG olabilir..


YG: Ama sen, JYP’ye gitmeyi daha çok istiyorsun değil mi?



Lily: Evvet.. Ama, YG’yi de gerçekten seviyorum..



YG: Biliyorum. Fakat bu konuyla ilgili annene soracağım. Annen şöyle söyledi, o YG’yi daha çok seviyor..


Her şeyiyle ilginç bir durum ya. Koskoca YG karşıma geçecek ve bana hangi şirkete gitmek istediğimi soracak ben de böyle cevap vereceğim. Buna buralarda cahil cesaret deniyor, tabi Asya kültüründe bu durumun karşılığı öz güven olarak geçiyor.

Annesi daha fazla kazanmasını istediği için YG’yi destekliyor bence. Ama Lily’nin hayalinde para kazanmaktan, önce Miss A’i tanımak var galiba 🙂 Zaten yenilikçi adımları ve sanatçısına her yönden destek çıkmasıyla, JYP de YG’nin sunduğu imkanları sunabilir.

Peki Lily’i kapma mücedelesine You Hee Yeol neden katılmadı? Biliyorsunuz ki ki Kpop deyince aklımıza: SM, YG, JYP hadi biraz daha zorlarsak Starship ve Woollim gelir. Çoğumuz Kpop Star’la tanıdık onu ve Antenna Music’i. Bu sebeple, teklif götürse de diğerlerinin kazanan taraf olacağını düşünmüş olabilir. Ama kamera arkasında da mutlaka yoklamıştır Lily’i, çünkü bu işler pek de belli olmuyor biliyorsunuz.

Bu arada Antenna Music’i kötülediğimi düşünenler olmasın, ben yaşım ve tarzım itibariyle You Hee Yeol’ü takip edemiyorum. Bu demek değil ki Antenna Music başarısız. Tam tersi daha köklü bir şirket ama yeni nesilden çok eski kuşağa hitap ediyor. Bunu da belirtmek istedim. You Hee Yeol saygıyı da sevgiyi de hak eden bir adam 🙂

onay

En nihayetinde Lily’nin JYP Entertainment’la sözleşme imzaladığını söyleyebilirim. ( Ohh valla! Tüm yazı boyunca kendimi tuttum, sonunda o rahatlama anı 😀 ) Evet saygıdeğer okuyucum, Lily tüm bu aşamalardan geçtikten sonra JYP’de karar kıldı. Tebrikler Lily! Tebrikler JYP! Sözleşme şartlarına göre Haziran ayında stajyerliğe başlaması muhtemel. Lily’nin annesi de içini rahat tutsun. Ommanim ben JYP’ye kefilim 😀 ( Ba ba ba kefilmişmiş 😀 )

kp

Bu arada Lily önce Top10’e, sonra Top6’e, ardından da Top4’a çıktı. Şu anda kariyer planlarıyla ilgilenmeye çalışıyor. Kpop Star 4. Sezon hem yarışmacılar, hem biz izleyenler için eğlenceli ve kazanımlarla dolu bir sezon. ( Biz her ne kadar Lily kadar kazançlı çıkamasak da  😀 )


Lily M’in diğer şarkılarını dinlemek isteyenler: işte sizin seçtiklerim:

Lily M – İt Hurts ( by 2NE1 )

Lily M – Love ( by Keyshia Cole )

Lily M – Grenade ( by Bruno Mars )

Lily M – Since U Been Gone ( by Kelly Clarkson )


Belki ilginizi çekmeyi başaramayan, sıkıcı bir yazı olmuştur: belki de eğlenerek vakit geçirdiğiniz, ilginç bir yazı.. Lütfen bana iyi bakın, daha iyisini başaracağım! 🙂

 

gözaltıtorba.hmedium

Arkadaşlar hepimiz biliyoruz ki gözler, şüphesiz vücudun en hassas yerlerinden. Yüzümüzdeki iki kocaman oyuğun içinde gözlerimiz durur. Gözleri çevreleyen deri oldukça ince ve hassastır. Çünkü göz derisinde yağ salgılanmaz ve bu da göz çevresini dikkat edilmesi gereken, çabuk etkilenebilen bir bölge yapar. Bir başkasına iyi pozu vermek istediğimizde çoğu zaman gözlerimiz bizi ele verir. Çünkü biz yoruldukça, göz çevresi içeriye doğru göçmeye başlar. Bir süre sonra hepimizin korkulu rüyası mor halkalar ortaya çıkar.

mor 1

Göz çevresinde dolaşım da oldukça azdır, çünkü gözlerde kılcal damarlar dışında kan damarı bulunmaz. Bir insan günde ortalama 10,000 defa göz kırpar, ancak bu sayı bile kan dolaşımını sağlamak için yeterli değildir. Peki kan dolaşımı olmazsa ne olur? Şöyle söyleyebiliriz, eğer göz çevrenizde kan dolaşımı yeterli düzeyde değilse, dokularda su birikmesi gerçekleşir. Ve nefret ettiğimiz ikinci bir durum daha! İşte size şiş gözler ve göz altı torbaları.

göz-altı-torbaları

Eğer sağlıksız göz çevreniz varsa, hiçbir makyaj ürünü sizi iyi göstermez. Mesela yukarıdaki kıza bakın; kapatıcı, pudra, ruj hatta bronzer bile sürmüş, ama yüzü sağlıksız duruyor. Çünkü göz altı torbaları biz buradayız diye bağırıyor.

Hayatımızın her döneminde, günlük hayatımızın her anında, kitap okurken, yolda yürürken, telefonumuzu kurcalarken, yazı yazıp, yemek yerken.. Aklımıza gelebilecek her eylemde gözlerimizi aktif olarak kullanıyoruz. Televizyona, bilgisayar ekranına, güneşe maruz kalan gözlerimiz zamanla kısılmaya başlıyor. Bu sağlıksızlaştığımızın bir göstergesi.

Zaman ilerledikçe kıstığımız gözlerin çevresinde katlanmış deri görüntüsü oluşuyor. Yaşımız ilerledikçe bu görüntü daha belirginleştiği için oluşan bu çizgilere ‘yaş çizgisi’ de diyoruz. Eğer yaş çizgileriniz oluşmaya başladıysa, hayırlı olsun, nur topu gibi bir sorununuz oldu. Karşınızda kırışık gözler ve kaz ayakları.

16

Tüm bu nefret edilesi durumların en büyük sebebiyse uykusuzluk, aşırı yorgunluk ve sigara-alkol tüketimi. Benim bu yazıya başlama sebebimse uykusuzluktan muzdarip olmam ve sizin de böyle bir sorununuz olabileceğini düşünmem. Biz Kore sevdalıları bazen ipin ucunu kaçırabiliyoruz. Olayın büyüsüne kapılıp, sağlığımızı ve kişisel bakımımızı ikinci plana atabiliyoruz. Bir günde 22 23 bölüm drama izlediğimiz dönemler oluyor. Haberleri okumaktan, gündemi kaçırmayayım diye bilgisayar başında yaşamaktan, videolarda çevirileri takip etmekten.. Tüm bunlardan ruhumuz beslense de, en hassas yerimiz, gözlerimiz yorgun düşüyor.

gözlk

Ben bu sorunlarla yaklaşık 3 yıl önce karşılaştım. O dönemde Kore kültürü gibi bir hobim olmasa da, çok daha farklı şeyler yaparak da gözlerimi yormayı başarıyordum. Bunda o kadar iyiydim ki (!), lisenin ilk senesinde gözlük kullanmaya başladım. Evet ben miyopum ve evet ben gözlük kullanıyorum. Ama biliyorsunuz gözlük kullanmanın göz çevrenizle hiçbir ilgisi yok, dolayısıyla faydası da yok.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Oldum olası uyku düzeni normal ölçülerde bir kız olamadım. Okul zamanı 10’da yatıp 3’te kalkardım. Yaz tatillerinde 5’te yatıp, 1’de kalktığım 2. tarifeye geçerdim. İnsan düzensiz yaşayınca ister istemez sorunlar patlak veriyor tabi. Ben de o sıralar uyur gezerliğimin deli aşamasındaydım. Uyuyordum ama gözlerim açık. Kalkıp geziyordum geceleri. Uyurgezer Yeda’nın maceralarına girmiyorum bile. Ama bana dayanan, her gece kapının önününe valiz koyup, pencere kollarını saklayan, beni benden sakınan oda arkadaşlarıma teşekkür ediyorum 🙂

jass

Neyse zamanla aynaya baktığımda rahatsız olmaya başladım. Çünkü göz altlarım morarık ve çöküktü. Çok beyaz tenli olduğum için zaten suratım beni hasta gösteriyordu, üzerine bir de gözlerim morarınca beni rahatsız etmeye başladı. Hani insan kanına karşı koymaya çalışan vampir suratı olur ya tam olarak öyleydim. Twilight’taki Jasper gibiydim resmen, acı çekiyor gibi görünüyordum 😀

salata poşet çay

Başlangıç aşamasında salatalık dilimlerini kullanmayı denedim, yeşil poşet çay kullandım, aydınlatıcı roll on kullandım. Hiçbiri beni memnun etmedi. Ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken kozmetik ürünleri denemeye karar verdim. Nerden baksanız 7 8 farklı markanın göz çevresi ürününü kullandım. Çok zorlandım ama sonunda aradığım etkiyi alabildiğim Anew Clinical Eye Pro‘yu keşfettim. Aslında tesadüf eseri almıştım ama ilerde vazgeçilmezim oldu.

Siz de benim gibi gözlerinize çok çektiriyorsanız mutlaka denemelisiniz. Yaşadığınız hiçbir haz, geçirdiğiniz hiçbir hoş vakit bedeninizden değerli olamaz. Sağlığınızı ikinci plana atmayın ve gözlerinize iyi davranın. ( Bir an için teyze moduna girdim resmen, ama rahat olun çıktım bile 😀 )

1010

Anew Clinical Eye Pro, gerçekten fiyatını hak eden bir ürün. İçinde iki bölmesi var. Göz kapağı ve kaş altı için jel formunda turuncu bir ürün, göz altı ve elmacık kemiklerinizin üzeri için krem formunda beyaz bir ürün. Ben 20mL’lik olanını kullanıyorum, doğrusu farklı bir boyu var mı tam bilmiyorum. Ebatı küçük olduğundan çantama atıp, yanımda bulundurabiliyorum. Benim için önemli olan bu.

top

Genelde sabah ve akşam olarak 2 defa kullanıyorum. Yorgun olduğum, gözlerimin batıştığını hissettiğim ya da uykusuzluk çektiğim dönemlerde ekstra tazelemeye çalışıyorum. Dizi izlemekten öcüye döndüğünüzde, ya da mutsuz bir finalden sonra hüngür hüngür ağladığınızda gönül rahatlığıyla Eye Pro’yu kullanabilirsiniz.


Hayattaki sınırlarımızı vücudumuz ve zihnimiz belirliyor, her şey çok hassas ilerliyor. Peki biri çıkıp ‘İNSAN NESLİNE GÜNCELLEME GELECEK’ derse? İnsan ırkının dertlerine derman olacak, yenilikler ve geliştirmelerin yapılacağı, Human 1.1 Sürümü için isteklerimizin listemizi yaptım. Yine çok zekiyim.

( Dikkat! Tüm insanlık adına hazırlanmıştır. Evrensel nitelik taşımaktadır. )


1) Yanlışlıkla Yanağı ve Dili Isırma Sorununa Kökten Çözüm

Bunu daha çok yemek yerken ya da sakız çiğnerken yapıyoruz. Hiç beklenmedik bir anda hissedilen acıyla olayın farkına varıyoruz. İlerleyen aşamada dil ve yanakta oluşan tahribat için krem veya gargaraya başvuruyoruz.

Dil ve yanakta oluşan bu sorunun çözülmesini ve 50’li yaşlarda yitirilen tat alma duyusunun ebedileştirilmesini istiyoruz.


2) Kendi Sesimizi Diğer İnsanlarla Aynı Tonda Duyamama Bugının Ortadan Kaldırılması

Genelde banyodan çıkınca ya da yüksek sesle müzik dinledikten sonra başımıza geliyor. Kendi sesimizi kısık ve boğucu bir tonda duyarken, farkında olmadan bağırmaya başlıyoruz. Bu da bizi ortamın ilginç insanı yapıyor. Bu sorunla karşılaşan Human 1.0 ırkı olarak çoğunlukla şu aşamalardan geçiyoruz:

  • Burun deliklerini, baş ve işaret parmaklarıyla kapatıp, burundan nefes vermeye çalıştığımız aşama
  • Kulak boşluğuna dolan havanın yarattığı basınçla, kulaklarımızda oluşan baskı ve geçici duymama aşaması
  • Ve son olarak 1 adet yutkunma. İnsan ırkı olarak bu yutkunmayı sert bir biçimde ve derinden yapmaya çalışırız ama bu tamamen gereksiz bir çabadır.

Bu bugın düzeltilmesini ve yeni sürümle ses kalitesinin yükseltilmesini istiyoruz.


3) Rimel Sürerken Ağzın Otomatik Olarak Açılmasının Kullanıcı Tercihine Bırakılması

Human 1.0 sürümünün tüm bayanları bundan muzdarip. Hele de yanınızda hoş gözükmek istediğiniz biri varsa, tüm çekiciliğiniz ağzınızın açılmasıyla uçuup gider.

Buna benzer başka hatalar da mevcuttur. Ancak bu hatalar her Human 1.0’da görülmez. Mesela gözümüze bir şey kaçtığında, ikinci bir şahıs gözümüze üflerken yine ağzımız otomatik olarak açılır.

Bu sorunun düzeltilmesini ve ağzın gerekmedikçe açılmaması özelliğinin de sürüme eklenmesini istiyoruz.


4) Bacak Bacak Üstüne Atıldığında Oluşan Ayak Uyuşması Probleminin Çözülmesi

Bu problemi 0-3 yaş grubu dışındaki tüm Human 1.0’lar yaşar. 0-3 yaş grubunun böyle bir problemi yoktur, çünkü bacak bacak üstüne atabilecek fizyolojik yapıları henüz oluşmamıştır. Genel olarak sürekli bacak değiştirilmesiyle önlenmeye çalışılsa da, o bacak muhakkak uyuşur.

Bu problemin çözüme kavuşturulmasını ve bacak boyunun tüm bayan fertleriçin standart olmasını istiyoruz.


5) Soğan Doğrarken Gözlerin Yaşarması Hatasına Düzeltme

42_17371086

Sanılanın aksine Human 1.0’ın erkek fertleri de aynı tepkiyi verir. Genelde ağıza kibrit alınması, sakız çiğnenmesi gibi ilginç yöntemlerle çözülmeye çalışılsa da maalesef sonuç negatiftir. Son çare olarak ya soğan doğrama gözlüğü olarak kullanılan, dalış gözlüğü piyasaya çıkar; ya da doğrama işi bir başkasına devredilir. Bu konuda Türk kadınları başta olmak üzere, mutfakla ilgisi olan Human 1.0’lar bağışıklık kazanmayı başarmıştır.

Bu hatanın düzeltilmesini ve gözyaşlarının değmeyecek şeyler için akmaması fonksiyonun eklenmesi istiyoruz.


6) Dirseğin Daha Erişilebilir Bir Yerde Yapılandırılması

Sık sık duyduğumuz ‘dilinle dirseğine dokunamazsın’ muhabbetinin sonlanmasını ve her defasında aptal durumuna düşüşümüzün, gelenekselleşmemesinin sağlanmasını istiyoruz.


7) Diş Üretiminin 11-12 Yaşlarında Durması Hatasının Düzeltilmesi

Yaş ilerledikçe kaybedilen dişler, zamanla Human 1.0’ı aynalara düşman eder. Gidilen doktorlar ve görülen kanal tedavilerinin ardından yapma bir diş edinilir. Belirli başlı bölgelerimizde bu diş altınla kaplatılmış olur. Diş bakımlarıyla ilgilenmeyen Human 1.0’ların en büyük zararı çevreyedir. Sararmış, eksik, kahve tonlarında.. Pek çok bakımsız diş vardır. Çocukken kazandırılmayan diş temizliği alışkanlığı, yaş ilerledikçe bireyde öz güven eksikliğine bile sebep olabilir.

Diş üretiminin erken yaşta durması hatasının düzeltilmesini ve 20’lik diş sorununa kökten çözüm getirilmesini istiyoruz.


8) Parlak Işığa Bakınca Hapşırma Garipliğinin Çözülmesi

bahar-alerjisi

Bir kurama göre hapşırma, genlerle aktarılan ve insanların %35’e yakınında rastlanan bir refleks. Hapşırmanın temelinde burun kanallarındaki sinirlerin uyarılması yatıyor. Ama güneş ışığının veya başka bir güçlü ışık kaynağının, bu sinirleri nasıl etkilediği çözülebilmiş değil.

Aslında ışığa baktığımızda değil; loş ışıklı bir ortamdan, yoğun ışıklı bir ortama geçtiğimizde hapşırıyoruz. Gözlerimizin gördüğü bir şeye, burnumuzun tepki vermesi enteresan.

Hapşırma garipliğinin çözülmesini ve bir sonraki sürümle ortadan kaldırılmasını istiyoruz.


9) Göz Temsasıyla, İnsandan İnsana Yayılan Esneme Virüsüne Çözüm

ppp

Genel olarak platonik aşıklara umut kapısı aralayan bir durumdur. Sizi esnerkenken gören biri, sizin akabinizde esnemeye başlar. Hele de karşılıklı esner ve bakışırsanız, kısa süre içinde mayışırsınız ve uykunuz gelir.

K-Drama severler bilir Playfull Kiss’te bu sahneye şahit olmuştuk. Oldukça saçma bir yöntem olsa da Human 1.0’lar, aşk için saçmalamayı göze alırlar ve esnemeden bile cesaret bulabilirler.

Göz temasıyla bulaşan Esneme Virüsünün nötrlenmensi ve platonik aşıklar için umut kapısı sayısının arttırılmasının, mental desteğe bağlanmasını istiyoruz.


10) Rüyaya Kaldığı Yerden Devam Edememe Sıkıntısında İyileştirme

Bilim adamları en uzun rüya 7 saniye dese de çoğumuz, rüyamı yazsam senaryo olur kafasındayız. Biz Human 1.0’lar sıklıkla rüya görmeyiz, bazen de görür ama hatırlamayız. Binde bir ihtimal gelip bizi bulmuşken rüyalarımızın tadını çıkarmak isteriz. Bazen kabus görse bile; simülasyon iyidir, tecrübe oluyor zihniyetinde fertlerimiz var. Durum böyle nadir ve narinken, annenizin isminizle seslenmesi tüm büyüyü bozmaya yeter. Hoop! Uyandın bile. Yaşanılan hayal kırıklığı oldukça üzücüdür. Genç nüfusun büyük çoğunluğu, bu gibi durumlarda tekrar uyumaya ve rüyasını yakalamaya çalışır. Maalesef bu çaba yersizdir.

Rüyaya kaldığı yerden devam edememe sıkıntısının iyileştirlmesini aynı zamanda, rüyaların görüntü ve senaryo kalitesinin yükseltilmesini istiyoruz.


Benden bu yazılık bu kadar Kız Kıza Öneriler Başlığı altında haftalık yayın yapmayı planlıyorum. Takipte kalın!! 🙂

0
 

Lee Min Ho, Jang Keun Suk, Lee Seung Gi, Jung Yong Hwa, Lee Jong Suk, Kim Woo Bin gibi pek çok popüler ve başarılı isimle çalışan Park Shin Hye, ünlü olmanın eksilerini de yaşıyor. Asya’da ve diğer dünya ülkelerinde güzelliği ve başarılı oyunculuğuyla popülerliğini her geçen gün arttıran Shin Hye, ünün getirdiği sorunlarla karşılaşmaya başladı.
 


 

Kendisinin bağlı bulunduğu S.A.L.T Entertainmet, birkaç gün önce uyarı niteliğinde bir mesaj yayınladı. Mesajda genel olarak, şirket bünyesinde bulunan oyunculara ve özellikle Park Shin Hye’ye karşı yapılan hakaret içerikli yorumlardan rahatsızlık duyulduğu belirtildi. Eğer bu tutum sonlandırılmazsa yasal yollara başvurulacağı söylendi.
 

PSHpsh2
 

Haber buraya kadar kabul edilebilir ölçüde. Olayın ilginç tarafı yapılan hakaret içerikli yorumların yaklaşık %75’inin Türkiye’den gönderildiğinin açıklanması. Ülkemize gelip bizleri ziyaret etmeleri, konser vermeleri, fanmeeting düzenlemeleri için her mecrada uğraştığımız insanlar biz Türkleri yanlış algılıyorlar. Bu azınlık ve yaptıkları sözde fangirllükler yüzünden çabalarımızın değeri kalmıyor. Lütfen kendinize gelin ve O’ndan hoşlanmıyorsanız sadece es geçin, rahatsız etmek çok kabaca. Lütfen saygınızı koruyun.
 

twtw2
 

Açıklamanın duyulmasının ardından pek çok fan, Shin Hye’ye destek mesajı yolluyor ve sosyal medyada farkındalık yaratmaya çalışıyor. Siz de destek vermek istiyorsanız,
#TurkeyLoveParkShinHye ve #TurkishFansAlwaysWithPSH taglarını Tweetlemeniz yeterli olacaktır.
 

Eğer gerçekten doğruluk payı varsa, o %75’lik dilimde yer alan herkesi kınıyorum. Park Shin Hye’nin konuşulmak için suni gündem yaratılmasına gerek olmadığı aşikar. Bu da demek oluyor ki, büyük olasılıkla haber doğru. Ama neye göre, nasıl ve kim tarafından Türkiye’nin adı net bir biçimde açıklanmış henüz anlayabilmiş değilim. Yakında muhakkak bir açıklama duyarız..
 

Arkadaşlar,
 

Eğer benim gibi sürekli K-Drama izliyor, Kpop dinlemeden uyuyamıyor, idoller için sasaeng fanlık yolunda emin adımlarla ilerliyosanız, artık bu işte kariyer yapmayı bile düşünüyorsanız; galaksime hoşgeldiniz. Siz de benim gibi refleksif olarak hayalperest bir insan olmuşsunuz 😀 Eee hayalperest bir insan olup çıkmışız zaten, birazcık saçmalamak bizim de hakkımız tabiki 😀 Hadi Allah kerim 😀 Garip şekilde aynı kapıya çıkardığım bambaşka konular ve enteresan çağrışımlarımdan sadece bir tanesinden bahsedicem. Ama bundan önce, birazdan kuracağım acayip bağlantı dolasıyıyla özür dilerim 😀
 

DOOM 12         capture-20150512-201808
 

“Bu kızın Doom’dan kastı ne?” dediğinizi duyar gibiyim 😀 Evet yukarıda posterini görmüş olduğunuz, Mars’ta gerçekleşen, henüz izlemediğim, yaratıklı saçma sapan olduğu için izlemeyi de düşünmediğim bir bilim-kurgu filmi. Öncelikle Fragmanı izleyelim sonra konuşmaya devam 🙂
 


 

Filmin teması Doom adındaki video oyunundan alınmış. Mars’ta bilimsel çalışmalar yapan Araştırma İstasyonu Olduvai’de meydana gelen terslikler ve müdahale timinin bölgeye gönderilmesiyle gelişen enteresan ve kurgusal olaylar anlatılıyor. Eğer detaylı bilgi istiyorsanız Vikipediye tık tık 🙂
 

Dwayne-Johnson-The-Tooth-Fairy
 

Dediğim gibi ben bilim-kurgu hastası olmama rağmen yaratıklı öcülü, Mars’ta geçen, absürt bulduğum filmleri tercih edemiyorum. Aslında filmin başrolünde, kendisine Hızlı ve Öfkeli 7’yle daha bir hayran kaldığım, Diş Perisi’yle beni güldüren Dwayne Johnson oynuyor. Aslında izleyebilirim belki bilemedim yaa 😀 ( Shin Se Kyung’un dizisi diye, Fashion King’e dayanmışım ben ya; Dwayne Johnson için yaratıklara, Mars’a mı dayanamicam 😀 )
 

Olay şöyle gelişti. Dün kanallara zaplarken, Atv‘de Doom’un fragmanına denk geldim. Ama sonuydu sanırsam çünkü sadece bir poster gösteriliyodu ve ardından hemen reklama geçti. Görür görmez aklımda oluşan manzara şöyleydi:
 

DOOM KIRMIZI  TOPPP
 

Hahah 😀 Yani ehh be kızım olay bu muydu demeyin lütfen 😀 Benim keskin ve yaratıcı zekam böyle işte, olur olmadık şeyler birbirini çağrıştırabiliyor 😀 Ben de dedim ki madem durum bu senin kafan böyle çalışıyo, düşünüyosan git yaz dedim. ( Seviyosan git konuş gibi oldu bianee 😀 )
 

Şimdi hemen anlatayım. Doom’un posterini gördüğümde aklıma gelen şey, haftalarca dinleyip apartmanı inlettiğim, artık evdekilerin yeter dediği Doom Dada.
Doom Dada, BİGBANG T.O.P’ın sözleri kendisine ait olan, Kasım 2013’te yayınlanan ve hiç beklenmedik şekilde liste başı olan şarkısı. Doom Dada’nın çıkışının öncesinde YG sürekli çıkış tarihini ertelediği için biz fanlar oldukça kızmıştık. Bizi beklettiler ama bu bekleyişin sonunda öyle birşeyle karşılaştıkki, 2 gün kendimize gelemedik resmen 😀 Abarttığımı düşünenler olabilir belki o yüzden önce klibe göz atalım:
 


 

Klipteki olay şöyle; T.O.P’ın bizim hasta olduğumuz hali, aslında onun maymunluktan bu yana geçirdiği evrimin sonucu 😀 Hahah hayatımda bu kadar saçma bişey duymadım ya 😀 Şunu da söyleyeyim, artık kimseyi evrime inandıramazsınız; bir maymun nasıl olur da evrim geçirerek T.O.P olabilir?? Mümkün mü böyle birşey?? Biri bana açıklasın. T.O.P gibi muhteşem bir varlığın yaratılışında ilahi bir el olmaması mümkün mü Allah aşkına?? 
 

Maymunu yakından izlerseniz içindekinin gerçekten de T.O.P olduğunu farkedebilirsiniz. Yakışıklımız makyaj ve kostümle bir maymuna dönüştü, tekrarının olmamasını şiddetle umuyorum 😀
 


 


 

Aslında nakaratı ve yapısı itibariyle pek akılda kalıcı sözleri yok. İşin doğrusu klibini izleyerek şarkıyı dinliyorsanız, MV’nin büyüsünden çıkıp sözleri aklınızda tutmanızı olasılık dışı. Zaten tek dilinize dolanan Doom Dada dibidaaa 😀 Hadi T.O.P bu sefer nasıl yazmış ona bakalım:
 

 

Şarkının sözlerinde ilginizi çeken bir şey olmalı sayın okuyucum. Düşünün bakalım ne? T.O.P’ın bu şarkıyla gönlümü fet etmesinin tabiki bi sebebi var. Hiçbir zaman ağzından ‘Yeda’ dediğini duyamayacak olsam da, şarkıda ‘Hakuna Matata’ ‘Hakuna Matata’ dediğini duydum. Bu da bana yeter valla 😀 Taeyang da benim gibi Mayıs doğumlu diye sevinmem gibi birşey oldu. Olsun iyi oldu, hoş oldu, yeni bir mim’im oldu 😀

 

( Bu arada Taeyang’la ilgili yazım 18’inde, yani doğum gününde yayınlanacak. Haberiniz olsun 🙂 )
 

hh
 

hkk
 

Şarkıyı ben ezberledim. Rap olması ve hızlı bir melodisi olması gözünüzü korkutmasın. Çünkü düşük tondan söylenen bir şarkı ve sözleri sakin akıyor. Bu konuda teşekkürü sunmamız gereken şüphesiz Choise37. Bildiğinizi tahmin ederek ekleyeyim, kendisi Bad Boy ve One of A Kind‘ın da bestecisiydi. Nomuu nomuu kamsaheyoo 😀 Ben de ezberlemek istiyorum diyenler olur ve sizi de bünyemize ekleriz umarım. ( Biz kimsek artık 😀 ) İşte o sözler buyurun ezberleyin, bence sizde o potansiyel var gözlerinizde gördüm bunu 😀
 

Şarkı yaşıtlarının pop kültürüne dalması hakkında T.O.P’ın görüşünü taşıyor. Şarkıda kullandığı kaba dili ve insana ne kastetti şimdi dedirten soyut sözleriyle birlikte gerçeküstü bir hava taşıyor. Şarkı yüksekten uçan Bingu’mun agresif yanını da gösteriyor, ki biz bunu çok özlemiştik.
 

11
 

44
 

T.O.P ayrıca klip yapımında da bizzat bulundu. Ev eşyalarına karşı ilgisi olduğunu her mecrada duyuyoruz zaten. Sık sık müzayedelerde de boy gösterdiğini biliyoruz. Sonunda gözler önüne serdi biz de hayran kaldık resmen 😀  T.O.P’nin , Antonia Gaudi’nin ve Salvador Dali’ninkileri de içeren kişisel koleksiyonu da klipte var. Ama şüphesiz en ilginç noktası ‘Deer’ adlı Kim Hwan Gi eseri. Aslında eser T.O.P’ın, içi doldurulmuş ve yetiştirildiğinden farklı bir hayat süren etrafta sıkça rastladığımız boş idollerden olmadığının kanıtı bence.  TOP’nin anne tarafından büyükbabasının amcası ( Hahah komik oldu dimi 😀 ) olan ressam, soyut sanatın öncülerindenmiş.
Bazı sahneler Stanley Kubrick’s 2011: A Space Odyssey ve yönetmen Kim Ji Woon’un nom nom nomunun parodisiydi.
 

En enteresan bulduğum sahneyi de belirteyim hemen. Böyle arka fonda iskeletler koşuşuyor ya heh o sahne işte 😀 Nasıl yapılıyor bu klipler gerçekten ilgimi çekiyor ya. Gelecekte bu konuya da bir el atarım ben 😀 ( Fangirl’lük hormonları aşırı çalışan, ilerde bir gün sektörde rüzgarlar estireceğine inancı tam, öz güveni tavan hatun kişi 😀 )
 


 


 

Diğer bir favori sahnem ise T.O.P’ın uçuşa geçtiği sahne 😀 Hani motosiklet üzerinde Bingu Style hareketler yaptığı sahne var ya işte o sahne 😀
 


 


 

İşte Bingular motosiklete böyle biniyorlar. ( Bu hareketleri evde denemeyiniz. Sadece Bingulara özeldir 😀 )
 

üüüü
 

T.O.P vampir olsa nasıl olurdu? Allah’ım Jong Hyun yüzünden yaşadığım bu duygu çok tanıdık diyodum, meğer T.O.P’ta da aynını hissetmişim. İşte T.O.P’ın vampir halleri. ( Beni benden aldın attın gittin yazıklaar olsuun!!:D )
 


 


 


 

Klibin en esprili noktası olarak Maymun T.O.P’ın uzaydaki hallerini ve mikrofonun figürleştirilmesini seçiyorum. Ya tarihte ilk mikrofonu bulan maymunun ismi T.O.P 😀 Bunu okullarda ders olarak işlemeliler. İlerde konserlerine sırtında mikrofonuyla çıkıyo zaten. Sorarım size, hayatınızda hiç mikrofon olmak istediniz mi? 😀
 


 

T.O.P, Mnet Music Awards’ta Doom Dada’yla ortalığı salladı. Maalesef videolarla yetiniyoruz ama o günler de gelecek içiniz rahat olsun 🙂
 


 

Galaksimde yaptığınız kısa yolculuğun sonuna geldik. İlerleyen yazılarda, katlanmış duygularla tekrar görüşelim. T.O.P’a destek olmayı ve onu takip etmeyi unutmayın. Oppaa!! Sarangheee!! 😀
 


 
Twitter’da T.O.P
 
Facebook’ta T.O.P
 
İnstagram’da T.O.P

kapak

 

 

Kim Hyun Joong kimdir?

İlk olarak biraz bilgi edinelim kimmiş bu adam? Kendileri 6 Haziran 1986 Seul doğumlu şarkıcı ve aktör. Elle çizilmiş, porselenden yapılmış kadar yakışıklı bir erkek öyle ki yere düşse parçalara ayrılacak sanırsınız 😀 Gülümsemek Kim Hyun Joong’a çok yakışır, o da farkında olmalı ki sıklıkla gülümser. Şekil A, Tablo 1.1 buyrun bakın 😀

 

smile exsmile 3

 

 

smile4smile

 

 

Oyunculuk serüveni 2005’te yer aldığı Nonstop dizisinin 5. sezonuyla başlamıştır. Ona şöhreti getiren ise 2009 yapımı Boys Over Flowers dizisinde canlandırdığı Yoon Ji Hoo karakteridir. Eğer hala izlemediyseniz kesinlikle vakit ayırıp bi bakın derim. Ama bir düşündüm de merak edip bu yazıyı okuyorsanız mutlaka izlemiş olmalısınız 😀 Yine çok zekiyim 😛

 

bof poster

 

bof 1bof 2

 

bof 4

 

2010 yılında başrolünü oynadığı Mischievous Kiss yani bizim bildiğimiz adıyla Playful Kiss dizisiyle şöhretini katladı. BOF’taki kurgunun aksine 2.adamı değil asıl adamı oynadığından Playful Kiss’in hayranlarını tatmin etmekte daha başarılı bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Zaten izleyenler bilir BOF’tan sonraki en baba dramalardandır Playfull Kiss.

 

playfull posterplayfull2

 

 

playfull 1

 

 

Ayrıca 2012 yapımı olan City Conquest dizisinin başrol oyuncusu olması planlanırken bazı telif problemleri nedeniyle anlaşması feshedildi. Tabiki de jönümüz Hyun Joong pes etmedi 2013 yapımı Insipiring Age adlı yeni dramasının çekimlerine başladı.

 

age posterage 2

 

 

age 4age 1

 

Ama sayın okuyucum benim İnspiring Age’le ilgili kanayan öyle bir yaram varki, sormayın 😦 Hala izlediğimde boğazım düğümleniyo 😦 İşte o sahne;

 

 

Ok Ryeon ve Jung Tae birbirlerine aşıktır. Jung Tae’nin düşmanı olan kötü adamlar içkisine zehir koyar ve kendisine ikram ederler. Durumdan şüphelenen Ok Ryeon hiç düşünmeden içkiyi Jung Tae’nin elinden alır ve kimseye hissettirmeden, içine zehir konmuş olabileceğini düşündüğü içkiyi içer. Jung Tae her şeyden habersizdir. Aradan biraz zaman geçince olan olur. Ok Ryeon tahminlerinde haklıdır. Çok zaman geçmeden Ok Ryeon hayata gözlerini yumar 😦 Birbirlerini yeni bulmuşlarken, vedayı tatmak zorunda kalırlar. Olan biten birden Jung Tae’nin aklından geçer. Kendini suçlar ve haykırarak ağlamaya başlar. Bir oyuncunun ağlaması ancak bu kadar seyirciye geçebilir herhalde. Haykırması, ağlaması, çaresizce koşuşu.. Gerçekten derinden etkilemişti beni. Hala izlediğimde kendimi üzgün ve kalbi kırık bulurum.. Ayrıca videonun arka fon müziğinin sizdeağlama isteği oluşturacağını da uyarı olarak belirteyim.

 

 

Müzik kariyerine değinmek istemiyorum aslında ama bir kaç önemli detaydan bahsetmeliyim sanırım. Kendileri SS501 adında cici mi cici 5 çiçek çocuktan oluşan, erkek grubunun vokalistliğini ve liderliğini üstlenmiştir. ‘SS501’ ne anlama geliyor derseniz hemen anlatayım. Grubun adı kendine özgü anlamları olan harf ve sayılardan oluşturulmuş. İlk ‘S’ Süperstar anlamına geliyor. İkinci ‘S’ ise Singer yani Şarkıcının kısaltılması. ‘5, 0 ve 1’ sayılarıysa ‘beşimiz sonsuza kadar birlikteyiz’ anlamına geliyor. Gerçekten kafa yorularak bulunmuş bir isim olmuş 😀 40 yıl düşünsem aklıma gelmez 😀 Grubun resmi fan klübünün adı Triple’s. Grup zaman zaman ara vermiş olmasına rağmen 2005 ve 2010 yılları arasında etkinliğini sürdürmüş. Hepimiz biliriz bi grubun sözcüsü lideridir. Grupla ilgili tüm açıklamalar kimin adına olursa olsun lider kanalıyla yapılır. Ama gel gelelim bizim Kim Hyun Joong Oppamız grubun dağıldığıyla ilgili hiçbir demeçte bulunmamış. Grubun dağıldığı aşikar olarak görülüyor çünkü tüm üyeler solo kariyerlerine devam ediyorlar. Ama ilginçtir ki resmi bir açıklama yapılmamış. Aslında tüm bu karmaşayı şu notla topalayabiliriz. Tüm üyelerin yeni anlaşmalarının ilk maddesi şöyle: ‘önceliğimiz daima SS501 aktiviteleridir’. Gerçekten ne kadar vefalı bir davranış, değil mi? Yani üyeler sık sık birbirlerine destek oluyorlar ve grubun dağılması söz konusu değil. Neyse bunu biraz uzattım sanki, yeter. Grup kısa zamanda birçok dalda ödül almış, büyük bir hayran kitlesi edinmişlerdir.

 

ss501ss501 3

 

 

ss501 5ss5015

 

 


 

Bu cila faslından sonra eğlenceli mevzulara gelelim mi? Ne dersiniz? 😀 Ben ilk tanımaya başladığımda çok çok merak etmiştim peki ya siz? Siz de bu yakışıklının ideal tipini merak etmiyor musunuz? Evet dediğinizi duyar gibiyim. O zaman başlayalım. Kim Hyun Joong içmesini çok iyi bilen bir adam ve karşısındaki kişide ilk aradığı özellik de buymuş. Hemen hemen tüm kadınların iyi içtiği bir ülkede aradağı çok da büyük bir özellik olmasa gerek. Genellikle soju içmeyi seviyor ve içerken şuradan buradan konuşmaktan hoşlanıyor. Gerçekten ilginç bir adam böyle ihtişamlı bir hayatın içinde sıradanlığa hasret duyuyor demekki. Kıyamam yaa. Bir röportajında uzun, düz saçlı ve oval yüzlü kadınları ayrı bir sevdiğinden bahsetmiş. Aslında bir programda ideal tipinin Lee Hyori olduğunu açıkça dile getirmişti. Hatta Hyori’ye çıkma teklif etmiş ve reddedilmiş. Böyle bi adımı hangi cesaretle atmış derseniz. Şöyle; aynı şirkette oldukları dönemde Sunbae-Hoobae ilişkileri varmış. Küçüğü olduğu için Hyori onunla yemek yer ve yanlızlık çekmesin diye çoğu zaman yanında olurmuş. Tabi bunların olduğu zamanlar Hyori’nin ülkeyi kasıp kavurduğu zamanlara denk gelince 😀 Bizim yakışıklımız gönlünü kaptırmış 😀 Gitmiş sormuş ve reddedilmiş 😀 Yakın zamanda Kim Hyun Joong’un da üyelerinden olduğu Barefoot Friends programına Lee Hyori konuk oldu. Sizce ne oldu dersiniz? Hyun Joong’a ideal tipinin değişip, değişmediğini sordu 😀 Lee Hyori, Hyun Joong’u utandırdı işte haberin detayları..

 

Yabancı veya yerli gelmiş geçmiş tüm insanlardan kiminle tanışmak isterdiniz diye sorulduğunda Seo Tai Ji cevabını vermiş. En sevdiği şarkı Seo Tai ji & Boys’un “I Know” isimli şarkısı. Bu abimiz 90’ların popüler ve sektöre yön veren isimlerinden ancak buna rağmen şarkıyı günümüzde dinlediğinizde biraz demode bulabilirsiniz. İşte o şarkı:

 

Seo Tai ji & Boys I Now: 

 

Buz patenine farklı bir hayranlığı var Kim Hyun Joong’un. Ayrıca en beğendiği sporcu da Kim Yuna. Dünya şampiyonasında canlı olarak izlediği Kim Yuna’nın muhteşem bir iş yaptığını ve cesaretine hayran kaldığını söylüyor. İşte o şanslı güzel:

 

kim yunakim yuna 2

 

Japonya’da da yaşamış olan jönümüzün lise yıllarında en havalı özelliği bir grupta gitaristlik yapması. Hatta koskoca bir günü nadir bulunan bir gitarı aramakla bile geçirmiş. Gitarına oldukça bağlı. Ayrıca kendisinin birçok röportajını okumuş biri olarak en çok şu sözlerini beğendim ve bir o kadarda manidar buldum. Bakınız o sözler: “Geçmişte olan bitenler yüzünden pişman olmak yerine bugünün keyfini çıkarın. Umarım herkes yaşadığı anın ve getirdiklerinin tadını çıkarır. İçtenlikle herkese mutluluklar diliyorum.”

 


 

Tüm bu tanışma faslının ardından bu yazının asıl amacına gelmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Kim Hyung Joong bir süre önce bomba gibi iddalarla gündeme oturdu. Takip edenler bilirler, Hyun Joong’un masum ve dürüst bir imajı vardır. Ve katıldığı programlarda, verdiği söyleşilerde, her platformda kız arkadaşı olmadığını dile getirmiştir. Birden bire genç bir bayan çıktı ve Hyun Joong’la 2 yıldır beraber olduklarını söyledi!! Bizim dürüstlüğüyle sevdiğimiz Hyung Joong bizi kandırmış mıydı?? Bu tüm fanlar ve tüm Kim Hyung Joong takipçileri tarafından yeterince şok ediciydi. Yine de hepimiz özel hayatını gizli tutmak istediğini düşünür, bir zaman sonra bunu unutabilirdik belki de..

 

Kim Hyun Joong’a Şiddet Davası Açıldı işte haberin detayları..

 

Ancak asıl bomba bu değil. Asıl bomba bu ilişkinin tam bir skandalla ortaya çıkması. Miss A diye adlandırılan ismi henüz medyaya yansımamış genç bir bayan, Songpa Polis Karakoluna giderek şiddet gördüğünü sebep göstermiş ve suç duyurusunda bulunmuş. Bu haber ilk duyulduğunda herkes gibi bende dikkat çekmeye çalışan bir fan tarafından yazılan bir senaryo olduğunu düşünmüştüm. Ancak işler ilerleyen aşamalarda öyle bir hale geldi ki, tamamen hayal kırıklığına uğradım. Geçmişi parlak dönemler yaşamasına, kendi kitlesini oluşturmasına rağmen, sürekli de yıldızı parlayan bir isim değildi jönümüz. Onu en ön plana çıkaran sevimliliği ya da temiz yaşantısı da değildi tabi ki. Ama nötr ve rutin bir hayat yaşaması insanların sevgisini kazanmasını sağlıyordu. Çünkü tüm bunlar onu ‘bizden’ yapıyordu. Ve kız arkadaşı olmasına rağmen inkar etmiş olduğunun ortaya çıkması bile kariyeri için geriletici bir gelişmeydi.

 

Üstüne üstlük bir de ortada kadına şiddet vardı ki, bu şiddet adli yollarla karara bağlanmalıydı. İşin bir diğer ilginç tarafıysa paşamızın bağlı bulunduğu KeyEast Entertainment’ın çıkan haberleri tamamen yalanlamasıydı. Bir yerde insanları tüm bunların bir karalama kampanyası olduğu fikrine sıcak bakmaya ittiler. İlk hafta çoktan 2 grup oluşmuştu bile.

 

1)Hyun Joong hayranlarını kandırıyordu, göründüğü gibi masum değildi. Ona inançlarını kaybettikleri için bu suçu işleyip işlemediğinden emin olamazlardı. Eğer şiddet uygulamışsa mutlaka cezalandırılmalıydı.

 

2)Hyun Joong tamamen kurbandı. Asla üzerine yıkılmaya çalışılan suçu işlemiş olamazdı. Bu bayan geçmişini kullanarak bir şeyler koparmaya çalışıyordu. Böyle bir kadınla beraber olduğunu neden söyleyemediğini şimdi anlıyorlardı.

 

dis

 

 

Ancak ilerleyen günlerde Dispatch tarafından ortaya çıkarılan SMS ve fotoğraflarla ortada bir ilişki olduğu delillendirilmiş oldu. Okuduğumuzda Kim Hyun Joong’un şiddeti ve ilişkiyi kabul ettiğini anladığımız konuşmaların ortaya çıkmasının ardından şirket de haberleri doğruladı. Daha doğrusu insanları kandıramayacaklarının farkına vardı.

 

Yani anlayacağınız bu olayda Miss A da dahil tüm kahramanlar, yan karakterler, baş roller, figüranlar.. kimi bulduysanız hepsi ikili oynuyordu. Miss A’nın gördüğü şiddeti raporlamasının ardından olay dehşet verici bir hal almış oldu. Bir tokattan, bir itiklemeden bahsedildiğini düşünmüştük. Bilerek uygulanmış bir şiddet değil de, kazara verilmiş bir zarar olduğunu ummuştuk. Ama öyle fotoğraflar ortaya çıktı ki, hepimiz kısık gözlerle baktık o fotoğraflara.

 

dis3

 

 

Morluklar o kadar manidar yerlerdeydi ki. Dehşete kapılmıştık. Biri sizi dövmeye kalkıştığında, ellerinizle yüzünüzü savunursunuz. Bu bir reflekstir. Sanki Miss A da kendini savunmuş, ve kolları çürükler içinde kalmıştı. Üstüne üstlük bir de kırık kaburga kemiklerinden söz ediliyordu. Kibarlığıyla tanıdığımız, çiçek çocuk dediğimiz Hyun Joong bir cani miydi?? Biz bu sorularla şaşkın şaşkın düşünürken Hyun Joong bir mesaj yayınladı. İşte o mesaj:

 

 

 

kr

 

 

 

dava

Bu mesajı görünce onun kısmen de olsa suçlamaları kabul ettiğini anladık. Büyük bir hayal kırıklığıydı. Hala hazmedebildiğimi söyleyemem. Kendimi kandırılmış hissettim en kötüsü de dizilerinde izlediğimiz adamdan bu denli farklı olabileceğini aklımın almıyor olmasıydı.

Bu özür mesajının ardından. Miss A’nın avukatı açıklama yaptı. ‘..Ünlü birinin suçunu üstlenmesinin olağanüstü bir durum olduğunu itiraf etmeliyim. Kim Hyun Joong’un özründe samimi olup olmadığını değerlendirerek, herhangi bir ceza alıp almayacağına karar verilecektir…’ Bu açıklamadan sonra insanlar tekrar ikiye ayrıldı:

 

1) Miss A sadece bir kuru özür için mi bu kadar olay çıkarmıştı? Bu mümkün değildi. Kesinlikle Hyun Joong’un imajına zarar vermek ve ondan para koparmak istiyordu. Miss A kötü kadındı.

 

2) Miss A tüm bunları sadece gururunu korumak için yapıyordu. Herşeyden önce şiddet görmüş bir kadındı ve hakkını aramalıydı.Teklif edilebilecek hiçbir meblağ yaşadıklarının bedeli olamazdı. Gerçekten içten bir özür duymak istiyordu. Miss A mağdur kadındı.

 

Miss A’nın temsilcisi Kim Hyun Joong’un bizzat arayarak içten bir özür dilediğini söyledi. Şikayetini geriye çekti. Bunun ardından dava savcılığa sevk edildi. Savcılık soruşturması süresince Miss A ve Hyun Joong’un irtibat halinde oldukları ve görüşmeye devam ettikleriyle ilgili haberler yapıldı.

 

Kasım 2014’de Hyun Joong, Miss A’nın doğum günü için sürpriz etkinlik hazırladı. Tüm bunlardan sonra nasıl tekrar böyle olabildiler anlayabilmiş değilim. Bu sürprizden sonra yeniden bir araya gelmiş oldular. Aralık 2014’te Noel tatilinde Jeju Adasına gittiler. Burada Miss A hamile kaldı, ki bunu sonradan öğreniyoruz!! Bu kaçamak tatilin akabinde tekrar ayrıldılar.

 

3 Ocak 2015’te Miss A hamile olduğunu öğrendi. 2 gün sonra Hyun Joong hamilelikten haberdar edilmişti. Aslında aralarında ne geçtiğinin farkında olmalı ve gerekli tedbirleri almalılardı. Ama bizleri bir kere daha şok etmeyi başardılar. Gerçekten ne kadar geniş yaşıyorlar ya!! Bu gelişmelerin peşine Hyun Joong’un babası Miss A’yla iletişime geçti. Miss A 3 adet ultrason fotoğrafı gösterdi, amacı kendince hamileliğinin doğruluğunu ispatlamaktı. Hyun Joong’u ailesi Miss A’nın doktor muayenesinden geçmesini, sağlık durumunun netleştirilmesini istediklerini belirtti. Doktordan randevu alındı ancak Miss A’ya ulaşmayı başaramadılar. Bu noktada aileye her ne kadar karşı çıkamasam da, Miss A’nın, genç bir bayan olarak böyle bir duruma sürüklenmesini doğru bulmuyorum. Bebeğinin babası, dedesi, ailesi de olsa onlara hamileliğini ispatlamak  ve bebeğini kabul ettirmeye itilmek.. Gerçekten zorlanmış olmalı.

 

19 Ocak’ta Hyun Joong’un kamu davasına çevrilen soruşturması neticelendirildi. Miss A’ya fiziki zarar vermesi gerekçesiyle, 5 milyon Kore Wonu para cezası ödemesine karar verildi.
Miss A’nın katılmadığı doktor randevusunun ardından, Hyun Joong’un ailesi yeni bir randevu ayarlamayı teklif etti. Miss A’nın istediği hastanede, istediği gibi bir bayan doktordan 25 Şubat için randevu alındı. Tarihler 25 Şubatı gösteriyordu ama Miss A yine randevuya gelmemişti. Bunun üzerine Hyun Joong’un ailesi, Miss A’nın ailesiyle görüşme talebinde bulundu. Hyun Joong’un ailesi pek çok açıklama yaptı. Miss A’nın onlarla iletişime geçmemekte ısrarcı olduğunu, sürekli geri çevrildiklerini, hamileliğin onaylanmasını neden geciktirmeye çalıştığını anlayamadıklarını, şüpheleri olduğunu..

 

Tüm bu söylenenlerden haberdar olmuş olacak ki, Miss A Dispatch’e bir röportaj verdi. İşte o röportaj:

 

pr

 

 

dis 6

Olaylar böyle gelişirken Kim Hyun Joong uzun bir süre Japonya’da albümün promosyonunu yapıyordu. Hamilelik olayını öğrendiği ilk zamanlarda, Miss A’ya tekrar mesaj yollamıştı. Mesajlarda bebeğin nasıl olduğunu soruyor, merak ettiğini söylüyordu. Bazı endişelerini de dile getirmişti. Hyun Joong Ağustos 2014’te, gelecek yıl askere gideceğini tescilletmişti.

 

 

Mesajlarında, bebeğinin o askerdeyken büyüyecek olmasından üzüntü duyduğu söylüyordu. Şakayla karışık ‘..Askerdeyken beni aldatırsan ölürsün..’ diye bir mesaj yolladı. Aslında normal bir ilişki içerisinde olsalardı, hiçkimse bunu yadırgamazdı. Çünkü insanlar sevgililerine böyle cümleler kurabilir. Ama onların geçmişi bunu tolere edemeyecek kadar yaralanmıştı. Ve Dispatch’in bu mesajlaşmayı da ortaya çıkarmasıyla işler yeniden kızıştı. İnsanlar yeniden ikiye ayrılmıştı:

 

1)Hyun Joong tamamen şiddete meyilliydi. Önceden darp ettiği, şiddet gösterdiği bir kadına ‘ ..ölürsün..’ diyordu. Kesinlikle zapt edilmeliydi.

 

2)Hyun Joong sorumluluklarının farkında bir adamdı. Bebeğini merak ediyor, tüm yaşananlara rağmen bebeğinin annesine endişelerini anlatıyordu. Üstelik bunu sempatik bir üslupla yapıyordu. Belki Hyun Joong, Miss A’yla flörtleşip onu yokluyordu.

 

dis5

 

 

Bu arada Miss A hamileliğini belgelendirdi ve Hyun Joong’un ailesine ulaştırdı. Artık herkesin şüpheleri giderilmişti. Hyun Joong ve Miss A’nın yeniden bir araya geleceğini söyleyen pek çok makale yayımlandı. Hyun Joong da Miss A da bu iddaları reddetti. Miss A kesinlikle böyle bir şey yapmayacağını, tekrar Hyun Joong’la bir araya gelmek gibi bir düşüncesinin asla olmadığını söyledi.

 

Hyun Joong’un bebeğinin bakımı ve yetiştirilmesinde tüm sorumluluklarını yerine getireceği açıklandı. Ama bir evlilik söz konusu değildi.

 

Son olarak Hyun Joong’un 31 Mart’ta askere gideceği yönünde haberler çıktı. Hyun Joong’un ajansı bunu redderek bir açıklama yayınladı. İşte o açıklama:

 

 

 

prr

 

 

Hyun Joong’un yakın arkadaşı olduğunu bildiğimiz, Kim Jae Joong da aynı gün orduya katılacak, ama askeriyeye birlikte teslim olmayacaklar. Katıldıkları show programlarında sıkça arkadaşlıklarından bahseden ikili neden bu denli uzaklaştı merak konusu. Jae Joong’un ajansı, ‘Onlar son günlerde pek iletişim halinde değil, ve birlikte askerlik görevine başlamayacaklar’ diye bir açıklama yaptı. Buradan anlıyoruz ki, bu yaşadıkları Hyun Joong’a hem itibar, hem iş, hem dost kaybettirdi. Sadece bu kadarla kalmayacağını düşünsem de umarım zamanla hatalarını telafi edebilir. Umarım askerliğini yaparken kendine çeki düzen verir ve olgunlaşır. Umarım zaman sorunlarını çözebilir. Umarım o minicik bebek ilerde anne ve babasıyla gurur duyar.. Kim Hyun Joong Davası böylece kapanmış bulunmakta.

 

Eğlenceli başlayıp, iç karartıcı biten bir yazı oldu. İyi gelişmelerin yaşanacağı günleri iple çekiyorum. O günler geldiğinde yazım güncellenecektir 🙂

 

Kore’de birçok idol grup olduğunu hepimiz biliyoruz. Ben de k-pop düşkünü bi korecan olarak bilmeniz gereken gruplardan bahsetmeye karar verdim. İlk yazım son zamanlarda takip etmeye başladığım Jellyfish Entertainment’in 6 kişilik idol grubu olan VİXX’le ilgili. Eğer tepkiniz ‘SM, YG ve JYP dışında şirket ismi duymamıştım’sa gelecek yazımda Jellyfish Entertainment’ten bahsedeceğimi bilmenizi isterim 🙂

 

vixx grup

 

VİXX 24.05.2012’de Super Hero şarkısıyla çıkış yapmış 6 meteordan oluşan erkek idol grubudur. Hepsi birbirinden sempatiktir ve şirketlerinin ilk idolleridir. Grubun hayranları ‘Starlight’ olarak adlandırılır.

 

2012’de Jellyfish Entertainment bir erkek grubu  kuracağını açıkladı. Daha sonra idol adayı olan 10 üye Mnet’te yayınlanan Mydol programında tanıtıldı. Bu 10 üyenin yarışması istendi. Sadece 6 kişinin seçileceği kıyasıya bi rekabet böylece başladı. Yarışma sona erdiğinde 6 üye belirlenmiş oldu. Bu üyeler N, Leo, Hong Bin, Ravi, Ken ve Hyuk’tu.  Üyeler çıkış yapmadan önce şirketlerine bağlı çeşitli aktivitelerde boy gösterdi. N, Leo, Ravi ve Hong Bin Let This Die Şarkısında Brian Joo’ya eşlik etti. Yine N, Leo ve Ravi Shake İt Up şarkısında Seo İn Guk’a eşlik etti. Seo İn Guk’un Tease Me şarkısının klibinde Hong Bin rol aldı. İşte üyelerin ilk deneyimleri 🙂

 

Tease Me Seo İn Guk :

 

 

Shake İt Up Seo İn Guk :

 

 

Let This Die Brian Joo :

 

 

Mütavazi ve canayakın olmalarıyla bilinirler. Kendilerini kısaca tanıyalım isterseniz. Ama düşüp bayılmayın ve ağzınızı da kapatın bakiyim 😀  İşte meteorlar;

 

lider N

 

Grubun lideri N oppamız. Gerçek adı Cha Hack Yeon ve 30 Haziran 1990 doğumlu. Gruptaki pozisyonu dansçı ve yan vokalist. Kendisi 1.79 boyunda ve 65 kilo. Grupta esmerliği yüzünden süreklli dalga konusu olur. En komik hallerinde yanında hep Ravi ve Ken vardır. En bana benzeyen üye olur kendisi 😀 Zman zaman uyuz işler ona paslanınca efkarlanmıyor değilim.

 

Oppamızda kesinlikle esmer çekiciliği var 😀 Elinizi bi kere tuttumu hep yanınızda olacak, mükemmel ve aşık olunası bi erkek 😀 Ve ben en çok kahverengi saçlı halini seviyorum. Bakalım siz hangisini beğeneceksiniz? 🙂

 

 

N oppamızın kan grubu A ve aktif olarak Twitter hesabını kullanıyor. Takip etmek isterseniz adresi: @CHA_NNNNN

 

N TWİTTER

 

VS

 

Grubun yetenek ustası ve hayranlar tarafından Boyfriend’den Jeong Min’e benzetiliyor. Oldukça girişken bi kişiliği var ve gerçekten çok iyi dans ediyor. Boş zamanlarında: yalnız kalıp kafa dinlemeyi, müzikle haşır neşir olmayı, uzanıp kitap okumayı ve televizyon izlemeyi seviyor. En sevdiği yemek Kore yöresel eti Galbi.

 

Gelelim en merak ettiğimiz konuya: oppamız iyi hoş da acaba ne tarz kızlardan hoşlanır? Oppamızın ideal tipi masum ve iyi huylu kızlar. Bunlara ek olarak diğerlerinde olmayan ve kendisini cezbedecek başka bi özelliği daha olmasını istiyor. Çok da birşey istemiyor aslında 🙂

 

Leo oppaaa

 

Sıra geldi ana vokalistlerimizden Leo’ya. Gerçek adı Jung Taek Woon ve 10 Kasım 1990 doğumlu. 1.85 boyunda ve 63 kilo. Grubun sahne arkasında ve yurtta yaşadığı olaylardan kesitlerin paylaşıldığı VİXX TV adında bi fan servis dizisi var. Leo oppamızsa bu videolarda en suskun üye olmasıyla dikkat çekiyo. Konuşmayı sevmeyen ve üyeleri ağzına baktıran bi yapısı var. Genelde kulaklığını takar ve dünyadan kopar. Leo oppaaa lütfen dünyaya dön burası çok da kötü sayılmaz!!! 😀

 

Oppamızda kesinlikle onu özel kılan bi çekicilik var 😀 Onunlayken gözünüzün başkasını görmeyeceği, size sevildiğinizi hissettirecek harika bi erkek 😀 Ve ben en çok uzun, siyah saçlı halini seviyorum. Peki siz hangisi beğeniceksiniz?

 

 

Oppamızın kan grubu 0 ve sosyal medyada yorumları ve hayranlarını takip etse de paylaşım yapmaktan hoşlanmıyor. Takip etmek isterseniz adresi: @J_TAEKWOON

 

Leo twitter

leo playingg

 

Grubun ‘Havalı Poker Face’i yani en ifadesiz üyemiz kendisi. Aslında çok güzel bi gülümsemesi var ama genelde mimiklerini kullanmıyor. Oldukça sportmendir ve çıkış yapmadan önce birçok spor dalıyla ilgilenmiş pekçok ödül kazanmıştır. 2004-2007 tarihleri arasında Kore Genç Milli Futbol Takımında oynamıştır. Tekvandado 4. kuşaktır ve boksta şampiyonlukları vardır. Yüzmeyi çok sever ve madalyaları bile vardır. Aslana benzediği için şirket ona ‘Leo’ ismini vermiş.

 

Aslında kendisi hayatımda gördüğüm en ilginç insanlardan. Kamera önünde konuşamayan, bazen yersiz gülmeye başlayıp susmak bilmeyen enteresan ve eşsiz biri 😀

 

Geleliim en merak ettiğimiz konuya. What’s his ideal type? 😀 Oppamız her fırsatta ideal bi tipi olmadığını söylüyo onun için önemli olan ilk izlenimmiş. Kadınsı, zeki ve bilgi sahibi kızlardan hoşlanırmış. Umarım kritelerlere uyuyoruzdur 🙂

 

Ken hyung

 

Sıra geldi bir diğer ana vokalistimiz Ken’e. Gerçek adı Lee Jae Hwan ve 6 Nisan 1992 doğumlu. 1.80 boyunda ve 65 kilo. Kendisine mimik kralı diyebiliriz. Ve grubun en neşelisidir. Her ortama ayak uydurabilir ve onunlayken asla sıkılmazsınız. Esprileri komik olmasa bile insanın gülesi gelir. Çok güldürür ve karaktere girmekte iyidir.

 

Oppamız kesinlikle yetenek kazanına düşmüş 😀 Yanında sıkılmayacağınız, size hayalinizdeki mutluluğu verebilecek, sizi hep güldürebilecek ama romantizmden de anlayan mükemmel bi erkek 😀 Ve ben en çok yana taradığı koyu kahverengi saçlı halini seviyorum. Sizce hangisi daha çok yakışmış?

 

 

Oppamızın kan grubu AB ve aktif olarak Twitter hasabını kullanıyor. Takip etmek isterseniz adresi: @jaehwany0406

 

ken twitter

ken 2 vs

 

Oppamız ismini Japon sanatçı Hirai Ken ve Street Fighter’daki Ken karakterine benzediği için almış. Pek fazla bilgim olmasa bu iki sert karakteri balımsı, şekerimsi oppamızla bağdaştıramadım. Baksanıza atılan kutlama süslerinden bile korkuyo. Grubun yetenek mıknatısı olarak biliniyor. Bunun asıl nedeni oppanın taklit etme yeteneği. Abnormal Summit’in sunucularından Sung Si Kyung, Ken’in çok iyi şarkı söyleyen, oldukça tatlı ve yetenekli biri olduğunu söylüyor. Ken’in 2 abisi var.

 

Acayip komik bi insan. Mtv Dairy programındaki halleriyle kırıp geçiriyo insanları. Kendisi grupta koluma takıp gezmek isteyeceğim yegane insan 😀

 

En merak edilen köşemize geçecek olursak. Oppamızın ideal tipi nasıl tahmin edin bakalım 🙂 Kendisi bol aegyolu, ince fikirli ve düşünceli kızlardan hoşlanıyor. Kız arkadaşının kibar ve hassas olmasını istiyor. Umarım aegyo yapmakta iyisinizdir 😀

 

Ravi tv

 

Sıradaki üyemiz grubumuzun rapçisi ve dansçısı Ravi. Gerçek adı Kim Won Sik ve 15 Şubat 1993 doğumlu. 1.83 boyunda ve 65 kilo. Grubun ‘Mod Ayarlayıcısı’dır. Ortamın eğlenceli olması sağlar ve yeri geldiğinde ciddiyetini de korur. Ken’den farkı esprilerinin daha mantıklı olmasıdır 😀 Aşırı uyumasıyla bilinir. Hatta VİXX TV’nin birçok bölümünde uyurken yakalanmıştır 😀

 

Oppamızın duvar delebilecek kadar etkili bakışları var 😀 O gözlerini üzerinizden ayırmayacak, sizi gülümsetecek, çekici ve sevilesi bi erkek 😀 Ve ben en çok yanlarını kazıttığı, karamel saçlı halini seviyorum. Siz ne düşünüyosunuz?

 

 

Oppamızın kan grubu 0 ve aktif olarak Twitter hesabını kullanıyor. Takip etmek isterseniz adresi: @AceRavi

 

ravi twitter

 

ravi body waw

 

Oppamızın takma adı ‘yetenekli rapçi’ . Kendisi vücuduna güveniyor. Eee biraz haklı da sanki 😀 Onu tanıyanlar ‘etkileyici çikolata baklavaları’ olduğunu söylüyor. Oppa jeongmal jasaeng-gin 😀 Kendimi satırlarca iltifat etmemek için zor tutuyorum 😀

Ravi herşeyi yiyor, asla yemek seçmiyor. Kahve içmeyi gerçekten seviyor. Kafein tiryakisi de diyebiliriz. Geceleri çok kahve içmek gibi bi alışkanlığı da var.

Ravi ismini, etkileyici ve büyüleyici anlamından dolayı kabul etmiş. Belki de bu Ravi ismi bana tanıdık geliyor diye düşünüyorsunuzdur. Hemen açıklayalım 😀 Bir yerlerde Mustafa Ceceli ile ‘Şeker’ şarkısında düet yapan, Ravi İncigöz’e rastlamış olabilir misiniz? Eğer hatırlamakta sorun yaşıyorsanız işte o şarkı bi göz atın derim 😀

 

Ravi İncigöz ft. Mustafa Ceceli :

 

 

Gelelim oppamızın ideal tipine 🙂 Eminim siz de merak ediyorsunuz, hadi bakalım. Kendisi tatlı kızlardan hoşandığını söylüyor. Ama bu tatlığın yapmacık değil masum olması lazımmış. Karşı cinste güzel fikirlilik ararmış ve bulamazsa ışık yakmazmış. Oppaaa!! Masuum değiliizz hiçbirimiiiz 😀

 

Hong Bin miii

 

Assa! Sıra geldi grubumuzun rapçisi ve yan vokalisti Hong Bin’e. Sahnede gerçek adını kullanan nadir idollerden ve tam ismi Lee Hong Bin. 29 Eylül 1993 doğumlu. 1.81 boyunda ve 62 kilo. Grubun en hoş çocuğu ve grubun yüzü. Genelde yakışıklılığı ve bir sanat eserini aratmayan pozlarıyla biliniyor. Kendisi yakışıklılığının farkında ama mütevaziliğini de korumaya çalışıyor 🙂

 

Oppamız tam anlamıyla beyaz atlı prens 😀 O girdiğiniz her ortamda size ayrıcaklı hissettirecek, kalbinin de yüzü kadar güzel olduğuna inanmanızı sağlayacak mükemmel bir erkek 😀 Ve ben en çok açık pembe, dalgalı saçlı halini seviyorum. Bakalım sizin favoriniz hangisi olacak?

 

 

Oppamızın kan grubu B ve aktif olarak Twitter hesabını kullanıyor. Takip etmek isterseniz adresi: @RedBeans93

 

hongbin twitter

 

vsssss

 

honter

Hong Bin Se7en’a benzerliğiyle çok ilgi topluyor. Kardeşmişcesine benzediklerini söylesek çok da abartmış olmayız heralde 😀 VİXX TV’de pek çok kez öylece donakalmış ve heykel edasıyla yan profilini sergilemiştir. Grup içinde sanat eseri muamelesi gördüğünü ve muhabbetlere arka plan olarak dahil edildiğini söyleyebiliriz. Kendisi gerçekten havalı ve gerçekten fiziğini kullanmayı biliyo 😀

 

O Mr. Mükemmel Gülüş 😀 Ken’leyken şebek, Leo’ylayken suskun biri olabiliyor. Ortama uyan bi insan. Hong Bin’in spagetti ve köri sevdiği biliniyor. Ayrıca en sevdiği yemek Lider N gibi Kore yöresel eti Galbi. Ve kendisinin 2 ablası var.

 

Geldik en hoşlanacağınız kısma. Hadi bi bakalım bu Hong Bin-sshi ne tarz kızlardan hoşlanıyormuş 😀 Yakışıklımızın ( :P) ideal tipi kendisiyle kolay iletişim kurabilen kızlar. Her ne olursa olsun mevcut durumu hemen anlayabilen, hisleri kuvvetli bi kız olmalıymış. Aynı zamanda kelimeleri kullanmasa da kendisini anlaşabilecek biri olmalıymış. Yani anlayacağınız hanım hanımcık, çok konuşmayan, romantizxmi gözleriyle yaşayankızlardan hoşlanıyor. Oppaa!! Sus pus oturmak pek de kolay değil 😀

 

Hyuk maknae

 

Sıradaki üyemiz Hyuk. Grubun dansçısı ve maknaesi. Hong Bin gibi sahnede kendi adını kullanıyor ve tam adı Lee Sang Hyuk. 5 Temmuz 1995 doğumlu. 1.81 boyunda ve 62 kilo. Grubun en küçüğü olmasına rağmen işini ciddiye alıyor. Diğer maknaelerin aksine oldukça hırslı biri. Leo’yla olan iletişimi oldukça ilginçtir. Leo’nun etrafındayken garip hissettiğini söylüyor. Hyuk, Leo’ya ‘hyung’ demekten birazcık çekiniyor 😀

 

Oppamız yaşını gölgede bırakan bi vücuda sahip 😀  O başka kimseye ihtiyaç duymamanızı sağlayacak, tatlılığı ve karizmasıyla sizi kendine bağlayacak, herkesin hasretini çektiği mükemmel bi erkek 😀 Ve ben en çok siyah, Edward Cullen’ı andıran saçlı halini seviyorum.

 

 

Oppamızın kan grubu 0 ve aktif olarak Twitter hasabını kullanıyor. Takip etmek isterseniz adresi : @HSangHyuk

 

hyuk twitter

 

hyuk vs

 

Hyuk BigBang’ten Seungri’ye benzetiliyor. Ben de bazı benzer pozlarda biraz andırdığını söyleyebilirim. Ama iki ismi de takip eden biri olarak pek de benzediklerini düşünmüyorum. Kendisinin bir ablası var. Özel olarak sevdiği bir yemek olmasa da atıştırmalıklara düşkün. O kadar abur cubur yemesine rağmen vücudunu nasıl koruduğu merak konusu 😀 Gerçekten iyi bir fiziği var Allah için 😀

 

Maknae olmasına rağmen oldukça kafa biri. Gruptan birini arkadaşım seçseydim tercihim Hyuk olurdu 😀 VİXX TV ve Mtv Dairy’de Leo’dan çekindiği halleri çok tatlı ve ona ısınmanızı sağlıyor. Ravi ile beraber Leo’yla iletişim dersleri çok eğlenceliydi.

 

Gelelim can alıcı kısma. Tahmin edersiniz ki kendisinin pek fazla çıkma deneyimi yok. Çünkü o maknaee 😀 Yani bu yüzden oppamız ideal kız tipini biraz basit tanımlamış. Onun ideal tipi etrafında fazla erkek olmayan bi kız. Aynı zamanda güzel gözleri olan kızlardan hoşlanıyo. Kendisi biraz kıskanç dursa da umarım aradığını bulabilir 😀 Oppa fighting!!

 

VİXX STARLİGHT

 

Grubun albümlerine ya da etkinliklerine girmiyorum, eğer üyeler ilginizi çektiyse ve Starlight olmaya karar verdiyseniz, biraz araştırma yapmak size düşüyo 😉 Starlight’ler 3 dakikada grubun tüm şarkılarını liste başı yapmış, oldukça müthiş bir fan grubudur. Demem o ki, atılırsanız pişman olmazsınız 😀

 

Grubun Resmi Web Sayfası..

Grubun Resmi YouTube Sayfası..

Grubun Türkiye Fan Sayfası..

 

Ben VİXX’i çok sevdim umarım sizin de kanınız ısınmıştır. Takipte kalın pişman olmayacaksınız!

 

Son olarak beğendiğim, bayıldığım, öldüğüm, bittiğim fotoğraflarla sizlere bay bay diyorum 😀

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.


ililil
 

Çoğu Korecanın bildiği gibi Abnormal Summit farklı ülkelerden Kore’ye gelmiş ve Kore kültürüyle, kendi memleketinin kültürünü kıyaslayabilecek kadar tecrübe edinmiş, 11 kişinin fikir çatışmaları ve en nihayetinde ortak bir karara varmalarını format ediniyor. Kendilerini G11 olarak adlandıran bu etnik çeşitlilik grubu her bölümde 12. bir kişiyi konuk alıyor ve 12 numaranın sorununu kendi kültürleri doğrultusunda eleştiriyor. İzlediğim kadarıyla söyleyebilirim ki bir çok kopyalama formatta olduğu gibi birebir bir kopyalamanın mümkünatı olmayacak. Neden derseniz şöyle açıklayabilirim; Kore ve Türk kültürü yaşanmışlık ve toplum standartları açısından pek çok farklılık gösteriyor. Anlatmak istediğim, 12 numaranın sorunları orjinal formattaki kadar esnek ve global konular olmayabilir. Kendim her ne kadar onaylamasam da Türkiye henüz bazı durumları normalize edebilmiş değil. Cemil İpekçi gibi tercihini saklamaya çalışmayan çok insan yok. Yani bu 12 numaranın sorunları biraz daha muhafazakar olacağa benziyor. Aslında bu programın en büyük misyonu kültürümüzü kıyasa açmamız ve Kore’yle etkileşimimizi aktive etmemiz olucak gibi. O kadar drama ve film izliyoruz ki artık bir yerden başlamaları bizi hayal kurmaya itiyor.
 

Elin Oğlu çok ilginç ve absürt bir isim olmasa da yeterince dikkat çekiyo gibi. Ne biliyim şöyle değişik bir numara çekseler hiç fena olmazdı. Ama eminim izledikçe hayran kalıcam, ve tüm bu söylediklerim boşa gidecek 😀 Gel gelelim Türkiye temsilcisi Enes Kaya’ya. Aslında bu mevzu hakkında söylenecek çok şey var ama başka bir yazıya İnşallah 🙂 İşte programdan komik anlar:
 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.


 

Elin Oğlu’nda 8 kişilik bir devamlı kadro olucak ve programa Allen Hulsey ve orkestrası eşlik edicek. Ki ben kendisine bayılıyorum. TRT’de çıktığında çok beğenmiştim, bu kararı yerinde buldum. İzlemek isteyenlere Allen’dan bir parça.
 
 


 

 
 

Bu 8 adam kültürel farklardan ortaya çıkan komik olayları, ülkelerinden gelen ilginç videoları, Türkiye’de yaşadıkları sıra dışı deneyimleri paylaşacak. Her hafta hazırlanmış skeçler ve çeşitli oyunlarla ortam şenlendirilecek. Programın sunuculuğunuysa Ömür Varol ve Sinan Çalışkanoğlu yapıcak. Her ne kadar bir Jun Hyun Moo bir Yoo Seo Yoon bir Sung Shi Kyung olamasalar da onların da hatırı sayılır bir güldürme ve munzurluk potansiyelleri var. Bakalım umduğumuzu bulabilecek miyiz?
 

shin

Merhaba arkadaşlar. Bildiğiniz gibi bu mecrada yeniyim. Bir şekilde fikirlerimi kendi tarzımla sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bazen abartıyorum, bazen kendimi bastırıyorum. Konuyla ilgili kelimelerimi özenle seçip bir araya getiriyorum. Tüm bunlar, olayın sizlerle paylaşma aşamasıyla ilgili. Ancak olayın bir de bana ulaşma aşaması var. Önce ben haberdar olmalı, öğrenmeliyim. İzlemeli, okumalı, dinlemeliyim. Sonra sizlere yorumlarımı, eleştirilerimi aktarmalıyım. Peki ama ben nasıl Kore’yi takip ediyorum? Gündemden nasıl haberdar oluyorum? Ne kadar içindeyim bu dünyanın? Kpop, K-Drama, K-Food.. Kore ile ilgili tüm bunlara ne kadar mesafedeyim?

Öncelikle yazımdan rahatsızlık duyacak bir kesim olacağından kuşkum olmadığını belirtmek isterim. Yani size ters düştüğü an sayfayı kapatıp, iç geçirmek isteyebilirsiniz. Ama sizden ricam ön yargılarınızı bir kenara bırakmanız ve söyleyeceklerimi sonuna kadar dinlemeniz. Emin olun size kazandıracağı bir şeyler olacaktır.

Bildiğiniz gibi Koreli pek çok insan ülkemize yerleşmiş ve ülkemizde yaşamakta. Biz Kore severler olarak onları görmek, onlarla tanışmak hatta buldun mu bir fotoğraf çekinmek konusunda oldukça istekliyiz. Okulumuza gelen çekik gözlülerin Kazak ya da Kırgız çıkmasıyla tam bir hayal kırıklığına uğrarız. Şüphesiz hepimiz, sevdiğimiz için onları takip ediyoruz. İyi vakit geçiriyoruz, hatta zaman kavramını unutuyoruz onlar sayesinde. Sabahlara kadar uykusuz kalıp dizisini bitirenler yok mu aranızda? Dürüst olun en az bir kere bunu yaptınız. Koreliler ne yapsa beğeniyoruz. Onlar şık elbiseler giyinip, partilere katılıyor; biz hayran kalıyoruz. Onlar Running Man’e katılıp çamura batıyor; biz yine hayran kalıyoruz. ‘Hayran kalmak’ tam anlamıyla Kore fanı olmakla özleşmiş bir kelime sanki. Onların mükemmel olduğunu düşünüyoruz. Lütfen ‘hayır ben öyle değilim’ ya da ‘tabi ki öyleler’ gibi yorumlarınızı sessize alın, sadece benim anlattığıma kulak verin. Biz Türkler Türki ülkelerde oldukça seviliyoruz. Onlar da bizim dizilerimizi, oyuncularımızı, müzik piyasamızı takip ediyorlar. Hatta bizim Kore’ye gitme ihtimalimiz, Türki vatandaşların ülkemize gelme ihtimalinden çok çok düşük. Bugün Samsun’da dahi sokağa çıksanız, mutlaka bir Azeri görürsünüz. Biz onları gördüğümüzde mutlu oluyoruz, ülke olarak sevilmek takip edilmek çok güzel. Yaşadığımız bu duyguyu, Kore’ye bizler yaşatıyoruz. Durumlar benzer görünse de aslında kocaman farklar var.

Ben Elhamdülillah Müslümanım. Umarım bu yazıyı okuyan herkes de öyle olsun. Koreliler de Türkler ve tüm dünya insanları gibi ikiye ayrılıyor; iyiler ve kötüler. Allah karşımıza hep iyi insanları çıkarsın İnşallah. Ama maalesef bu mümkün değil. Eğer öyle olsaydı sınavımızı ne yolla verirdik? Anlatacaklarımı yalnızca Koreliler için değil pek çok Hristiyan kesim için düşünüyorum, ancak sizlere sadece ilgilendiğiniz kısmı anlatacağım. Ülkemizde pek çok Koreli Hristiyan var. Tabi ki çok iyi insanlar da var, asla bunu inkar etmiyorum. Lütfen size ne anlatmaya çalıştığıma kafa yorun, kutuplaşmamaya çalışın. Diyeceksiniz ki ne olmuş? Diyeceksiniz ki herkesin kendi tercihi. Diyeceksiniz ki bizi kimsenin inancı ilgilendirmez. Eğer bu ve buna benzer düşünceleriniz varsa, mutlaka imanınızı güçlendirmenizi tavsiye ederim. Hiçbir Müslüman yanı başında gerçekleşen bir hatayı görmezden gelemez. Modern olmak, açık fikirli olmak ya da Batılılık olarak gördüğünüz bu sözde tutum sizi ancak imansızlığa iter. Öncelikle hak dinin İslam olduğunu aklınızın bir köşesinde bulundurun.

Zaman zaman bazı Hristiyanlara, Hindulara, Budistlere kafa sallayarak bakıyorum. Belki de Müslüman bir toplumda doğsalardı, İslamı ne güzel yaşatacaklardı. Kendine Müslüman yaşayan pek çok Türk’ün, onların ibadet şevkini örnek alması lazım. Peki doğru bulduğuna bağlılığı bu denli güçlü insanlar için ne yapmalıyız? Sadece dinimizin emrettiğini yapmalıyız: onlara doğru yolu, hak dini anlatmalıyız. Eğer kendinizi bundan muaf tutuyorsanız, bu fazilete sahip değilseniz, birazcık kendinizi irdeleyin ve lütfen Kur’an meali okuyun. Sadece oruç tutmak, zekat vermek, Hacca gitmek hatta beş vakit namaz kılmak bile yeterli değil. Allah, “Yoksa siz, Allah, içinizden Cihad edenleri belirtip, ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” buyurmuştur. Cenneti düşlemek için Cihad, Allah’ın dinini yaymak, anlatmak farzdır. Peki bunu neden söylüyorum? Çünkü ilerleyen cümlelerimde kullanacağım ‘Misyonerlik’ kelimesini yanlış yorumlamanızı istemiyorum. Biz Müslümanlığı ancak tebliğ edebiliriz, ‘Misyonerlik’ kelimesi bizlere yakıştırılabilecek bir tabir değildir. Bunu bilmenizi isterim.

Ülkemizde pek çok Koreli Hristiyan bulunmakta. Ve bu insanların çoğu ülkemizde Hristiyanlık adına Misyonerlik yapmayı amaçlamakta. Zaten Amerika’dan sonra en çok Misyonerlik faaliyeti Kore’de yapılmaktadır. Önce Kpop, K-Drama gibi sektörlerle gençlerin hayranlıklarını kazanıyorlar ve sonrası oldukça kolay. Hiç düşündünüz mü? Yerleşik düzenlerini bırakıp,1 2 bin Lira maaşla Türkiye’de yaşamak isteme sebepleri ne? Birçok gence düşük maliyetlerle Korece ve İngilizce dersleri veriyorlar, onlarla yakından ilgileniyorlar. Ardından kendilerini sevdirip ufak ufak dinlerinden haberdar ediyorlar. Bir sonraki aşama belli zaten, haydi genç Kore’ye.

Belki de tüm bu anlattıklarımın Kore fanlığıyla ne ilgisi olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Belki de içten içe ‘ Ayy onlar gelsin beni bulsunlar. Ben onlara kanmam. Öğrendiğim dille, gittiğim Kore’yle kalırım. Kim kimi kafalayacak görürüz.’ diyorsunuz. Ama farkında olmadan pek çok şeye maruz kaldığınızı bilmelisiniz. Hiç fark ettiniz mi? Dramalarda Ateist oyuncular bile haç taşıyor. Ve bu haç taşıyan oyuncuların canlandırdığı karakterler her zaman iyi rolle karşımıza çıkıyor. Peki neden? Çünkü, insan beyni fark ettirmeden bazı şeylere temel oluşturmaya müsaittir. Çünkü, biz fark etmesek de bazı şeyler zihnimize yerleştirilebilir, bize aşılanabilir. Kpop kliplerinde oldukça fazla İlluminati simgesi karşımıza çıkıyor. Biz severek, eğlenerek izliyoruz. Ama her şeyin derinlemesine irdelenmesi gerek, ve bunu siz yapmalısınız. Eğer siz kendinizi korumazsanız, kimse size yardım edemez. Bu anlattıklarımın boş ve afaki olduğunu, ya da gereğinden fazla incelediğimi düşünmeyin. Bu Misyoner insanlar da kısa zamanda alacakları sonuçları düşünmüyorlar ki. Bu yolda bir piyon olduklarının farkındalar ve yine de vazgeçmiyorlar. Çünkü bizler gibi 60 senelik ömürlerini yaşayıp, göçme peşinde değiller. İnsanlar bazı doğruları ışığında yaşıyorlar. Tek problem var o da onların doğrularının yanlış olması. Sakın tüm Türkleri küçümsediğimi de sanmayın. Ben sadece gördüğüm kadarını, hak edene söylüyorum o kadar. Demem o ki, eğer bizler şimdi bunları irdeleyip önüne geçemezsek, yerimize geçecek olanların başına neler gelmez?

Kore’ye olan ilginizin ilk başladığı zamanları hatırlayın. BOF’la mı başladınız? Ya da Super Junior’la? O zamandan bu zamana değişen şeyleri fark etmeye çalışın. Artık öyle bir hal aldı ki, Koreli gördüğünüzde heyecanlanıyorsunuz, onların söyledikleri sizin için çok önemli. Biz böyle oldukça onlar bir adım önde. Okuduğum haberlere dayanarak söylüyorum; sırf Kore’de yaşamak için dinini değiştiren insanlar varmış. Onlar da akıllı olsalarmış diyebilirsiniz. Ama bahsettiğimiz insanlar gençler, 12-20 yaş aralığındaki insanlar. Onları kandırmak da zor olmasa gerek. Zaten böyle durumlarla karşılaşanlardan gördüğümüz kadarıyla, onlar sanki melek. Size iyi davranıyorlar, belki de bulunmak istediğiniz ortamlara davet ediyorlar, imkanlar sağlıyorlar. Zamana çevrenizle de alakadar oluyorlar, kendilerini yakınlarınıza da onaylattıkları için bir çatışma ortasında kalmıyorsunuz. Aranızdaki iletişim sorgulanmıyor. Çevrenizi de sizi de yokluyorlar bu esnada. Siz ne iyi, ne cana yakın insanlar diyorsunuz. Ama tüm bu ilişki sizi yönlendiremeyeceklerine kanaat getirmeleriyle sonlanıyor. Bir daha o yönlerini görmüyorsunuz.

Ben iradeli bir insanım. Zamanında yönlendirilmeye maruz kalmadım mı? Tabi ki kaldım. Çünkü ben de küçüktüm, ben de cahildim. Çok şükür büyük mevzularla karşılaşmadım. Ama kendimi geliştirdim, okudum, araştırdım, dinledim. İnsanların zamanı o kadar kıymetli ki, size getirisi olmayacak şeylere vakit ayırmak en büyük israf. Ben de yıllardır Kore sever bir kızım. Ben de biasa sahibim. Ben de her gün magazin haberlerine bakıyorum. Ben de K-Drama izlemeyi seviyorum. Ben de sizin gibiyim aslında. Ama bu durumda bizleri ayıran tek bir kıstas var arkadaşlar; ne derecede iradeliyiz? Bunu kendinize sorun lütfen. Ve de dürüst olun. Bu sizin için bir alışkanlık olmuşsa, alışkanlıklar değişebilir. Bu sizin için bir bağımlılık olmuşsa, bağımlılıklar tedavi edilebilir. Bu sizin için günlerinizi çalan bir uğraşsa, zaman doğru programlanabilir. Her şeyin bir çözümü var. Tek yapmanız gereken kendinizi korumak, mantıklı olanı yapmak. Demek istediğim Kore ilginizi bir kenara bırakmanız değil. İpleri elinize alabilmeniz. Ama gerçek ipleri. Oturup hangi diziyi izlesem diyebilmek, seçim yapabilmek, tercihleriniz doğrultusunda ilerliyor olmak.. Bu iplerin sizin elinizde olduğu anlamına gelmez. Asıl olan kendi iyiliğinizi ve menfaatinizi sakınabilmenizdir. Bu kız da ne konuştu ya demeyin. Ben 19 yaşında genç bir kızım. Belki de sizler benden büyüksünüz, ve ukalalık ettiğimi düşünüyorsunuz. İçimden geçen, tek bir kişiye de olsa doğruyu gösterebilmek, yanlışını fark ettirmek. Benimle aynı fikirde olanlara ulaşıp, onların farkındalık yaratma isteğini artırmak.

Zaman zaman fark ediyor musunuz? Evdeyken Korece tepkiler veriyorsunuz. Aniyoo mu? Ya da Çinçaa? Belki de Şiroo? Aslında belki de benim gibi dans koreografilerini ezberlemeye ve dans etmeye çalışıyorsunuzdur. Sorry Sorry Sorry mi? Ya da Back Back Back? Belki de Run Run Run? Hatta bazı arkadaşlarım var -Kore paylaşım platformlarında tanıştığım- çok ilginç özellikler kazanmışlar. O kadar drama izlemişler ki, günlük hayatlarında ilginç olaylar bekler olmuşlar. Otobüse bindim kucağıma bir Lee Min Ho düşse diye bekliyorlar. Ya da bu çocuk taksiye yöneldi, dur ellerimiz buluşsun falan. Biraz abartmış olsam da zaman zaman aklınızdan geçiyor bunlar itiraf edin. ‘Soju’ meselesi var bir de. Mesela suyu, gazozu ya da sodayı minik bardakla içerken, ‘soju’ içiyormuş hissi yaşamak. Ya da ‘Nail Art’a merak sarıp semtinizin ilk tırnak artisti olup, çığır açma isteği. Hatta Ramazan çadırlarının, Kore’deki atıştırmalık çadırlarına benzetilmesi. Bunlar benim şahit olduklarımın sadece bir kısmı. Sizden hatırlamanızı istediğim bir şey var; “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa O, onlardandır.” Hadis-i Şerifte böyle demiş Hz. Muhammed. Özenmek, zannedildiği gibi matah bir şey değil. Tam tersi iman zayıflığına delalet. Siz, siz olun aklınızdan ve kalbinizden geçenin doğruluğundan emin olun.

Drama izlemek, Kpop’u takip etmek, ünlülerin neler yaptığını merak etmek, varyeteleri izlemek.. Bunlar sizin için dozunda yapıldığında iyi vakit geçirmenizi sağlar. Ancak abartıyorsanız, hem zihnen hem de sosyal yaşam anlamında zarar görürsünüz. Aile bağlarınız zayıflar, pek çok anlamda sadece hayal kurmaya yönelirsiniz ve fiilen adım atamazsınız. Çünkü hep bilgisayar başında, telefonla uğraşır vaziyettesinizdir, diğer şeylere vaktiniz kalmaz. Aileniz odanızdan çıkmamanızdan şikayetçidir, belki de onları atlatmak için küçük yalanlar söylemeye bile başlarsınız. İzlediğiniz hayatlar sizin ömrünüze eklenmez. Sadece seyirci olursanız ancak yerinizde sayabilirsiniz. İlerlemek için önce hedef, sonra da irade gerekir. Bugün saatlerce drama izlediğinizde, bir an için de olsa içinizde garip bir his olmuyor mu? Ya da bir tür suçluluk hissi? Oysa tamamen eğlenmiş ve iyi vakit geçirmiş olmalıydınız, çünkü saatlerinizi verdiniz. 

YEDA

Vakit ayırıp tıklamanızı istediğim bazı haberler var;

Türkiye’deki 51 Misyoneri Yakaladık / AKTİF HABER

Van Beşyol’da Misyonerlik İddiası / GAZETE VATAN

Koreli Misyonerler Gaziosmanpaşa’da / MİLLİ GAZETE

Hakkari’de Koreli Misyonerler / HABER VAKTİM

Güney Kore’de Misyonerlik / HRİSTİYAN GAZATE ( Bu siteyi takip etmenizi de öneriyorum çünkü Hristiyanlık adına her türlü propagandanın yapıldığı bir mecra. Her şeyden haberdar olmak size bazı şeyleri öğretebilir.. )

Lütfen genç olduğunuzu ve zihninizin ne denli masum olduğunu unutmayın. Yaşamınızı kimsenin güdümünde sürdürmeyin. Bugün İngilizce, Korece öğrenmek için; dinini, vatanını, kendi geçmişini bırakan insanlar var. Siz asla onlardan olmayın. İnancınızı güçlendirin, dolduruşa mahal vermeyin. Her ezan sesi duyduğunuzda Ezan Duası yapın.;

” Allahümme rabbe hâ zihid-dâvetit-tâmmeti ves-salâtil-kâimeti âti Muhammedenil vesîlete vel fadîlete ved-dereceter-refîate veb’ashü mekâmen mahmûdenil-lezî ve’adtehü inneke lâ
tuhlifül-mîâd. Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil’aliyyil’azîm “

Bilmiyor ve öğrenmek istemiyorsanız, kısık sesle ezana eşlik edin. Hz. Muhammed Hadis-i Şerifte “Her kim ezan sesi işittiği zaman, müezzin ile beraber hafifçe okursa, her harfine bin sevap verilir, bin günahı mahvolur” buyurmuştur. Ya da su içerken sünnete uyun;

1– Su bardak ve benzeri bir kaba konularak “besmele” çekilerek içilir.

2– Su ayakta ve yatarak vaziyette içilmez.

3–Su içmeye başlamadan önce suyun bulunduğu kabı kontrol edilmeli.

4–Su içerken, su kabından su akmamasına, damlamamasına dikkat edilmeli.

5–Su içerken nefes almamaya dikkat edilmeli.

6–Suyu üç yudumda içmeli. Birinci yudum az, ikinci yudum orta, üçüncü yudum da kanaat edinceye kadar olmalı.

7–Su içtikten sonra “elhamdülillah” denilmeli. Daha makbul olanı ilk yudumdan sonra “elhamdülillah” ikinci yudumdan sonra “elhamdülillahı Rabbil âlemin” üçüncü yudumdan sonrada “elhamdülillahı Rabbil alemin, errahmanır rahim” denilir.

Her fırsatta şükretmeyi ve Allah’ın, Hz. Muhammed’in adını anmayı unutmayın. Bunları yaparsanız, hangi Misyoner sizi yoldan çevirebileceğine inanır ki? Bunlar aynı zamanda Allah’ın sizi koruması demektir. Lütfen Kore’yle aranızdaki iletişimin dozunu ayarlayın. Günlerinizi heba etmeden, zaman zaman iyi vakit geçirmek için başvurun. Her şeyin içinde en önemli olan muhakkak hak yolunda yapılıyor olandır. Kendinize bunu hatırlatın. Allah, bizleri kazadan, beladan, şeytanın ve kulun şerrinden korusun..